Kategoriler
Felsefe

Yeni Kurumsal İktisat Yaklaşımının “Yaklaşamadığı” Sorular

Yapısal reformlar, yapısal reformlar neymiş bu yapısal reformlar..??

Türkiye’nin gündeminden yıllardır düşmeyen yapısal reformlar, her dönem iktidarların ağzından düşürmediği ama genellikle de görüntüde kalan girişimlerden öteye gitmeyen bir kalıp haline geldi. Reform sözlük anlamı ile düzeltme ve ıslahat anlamına gelen bir kelimedir. Yapısal reform ise ülkenin kurumları ile ilgili ıslahatlar anlamına gelmektedir.

Kurumlar nedir? Kurumlar dendiğinde aklınıza Sosyal Güvenlik Kurumu, Türk Hava kurumu geliyorsa orada sıkıntı olur. İktisadi olarak bir ülkede yer alan kurumlar dendiğinde o ülkenin örf, adet, gelenek, görenekleri ile sözlü ve yazılı kurallarından bahsedilir.

TBMM’ne dışarıdan baktığınızda bir bina görürsünüz; TBMM ülkenin anayasasında belirlenmiş kurallar çerçevesinde oluşturulan bir yazılı ve sözlü kurallar bütünüdür.

“bu binanın altında kurumlar gizlidir ve kurumlara kurşun işlemez” 🙂

Kurumlar ve Yapısal reformların temel felsefesinden bahsettiğime göre devam edebilirim. Yüksek lisans tezimde demokrasi ve ekonomik özgürlüklerin ekonomik büyüme, gelir artışına etkilerini araştırdım. Araştırma sırasında disiplinler arası bir okuma yapma fırsatı da elde ettim. Okumalarım sırasında ekonomik özgürlüklerde artışın ekonomik büyümeyi ve kalkınmayı olumlu yönde etkilediği birçok çalışmaya rastlarken demokrasinin etkileri konusunda tartışmalar devam ediyordu (halen ediyor)

Demokrasi üzerine yapılan tartışmaların temelinde şu argüman yatıyor: “Bir ülkenin gelişmesi için demokrasi değil serbest piyasa şartlarının sağlanması ve hukuken koruma altına alınması temel önceliklidir. Demokrasi ve politik özgürlükler olmadan da büyüme ve kalkınma sağlanır (Samuel Huntington’un Demokratikleşmenin üçüncü dalgası makalesi). Hatta bazı çalışmalar aşırı demokratik ilerleme ve özgürlüğün kalkınmayı olumsuz etkilediğini bile iddia etmektedir. Türkiye gündeminde ise ana akım bazı iktisatçılar sürekli olarak yapısal reformların gerçekleştirilmesi gerektiğini deklare ediyor. Mahfi Eğilmez “Değişim Sürecinde Türkiye” ve Selçuk Şirin “Yol Ayrımında Türkiye” ile bu konudan bahsederken best seller ekonomi kitaplarından birinde Prof. Dr. Daron Acemoğlu  “Ulusların Düşüşü” kitabında kapsayıcı kurumların ülkelerin gelişmesinde ne kadar önemli olduğundan bahsediyor.

Prof. Acemoğlu hem makalelerinde hem de kitaplarında sürekli olarak coğrafyanın kader olmadığından bahsediyor. Okumalarım sırasında çoğunlukla bu ön kabulde hareket ettim. Gerçekten de işlem maliyetlerini azaltan kapsayıcı kurumlar, kalkınmanın hızlanmasına ve ekonomik büyümeye yol açıyor.

Fakat ve fakat önce Britanya’da Brexit oylaması, ABD’de Cumhuriyetçi ve muhafazakar Donald Trump’ın başa gelmesi ve Türkiye’de Parlementer sistemden partili cumhurbaşkanlığına geçiş olmak üzere eklenebilecek olaylar kafamda birçok soru işareti yarattı.

  • Bir kurum olarak demokrasi, toplumları her zaman ileri götürür mü?
  • Antik Yunan’da demokrasinin ilk ve en katı hali görünmesine rağmen neden binlerce yıl boyunca demokrasinin üstüne de koyulan ve geliştirilen bir siyasal sistem gelişmedi?
  • 21. yüzyılda insanlar, demokrasi, hukuk ve adaletin gücünü algılamakta neden bu kadar dar ufukludur?
  • Evrim penceresinden baktığımızda insanların ortalama yaşam süresinde artış, kurumların gelişimi için durağan duruma sebep olur mu?

Bunlar kafamda oluşan soru işaretleri olup her sorunun kısmi bir cevabı bulunmaktadır. Kafamda oluşan bu soru ve problemleri ileri tarihlerde bu yazı içerisinde geliştireceğim. Makro perspektiften ele alınan kurumların gelişimi, insan toplumunun kültürel gelişimi ile ortaya çıkan sözlü ve yazılı kurallar olmasına rağmen bu toplumsal sözleşmelerden sıklıkla sapmalar görülür. Yazının geri kalanında bu olayı “Kurumlar” ve “Coğrafya” yerine genler düzeyinde tartışmak mecburidir.

Belkide İbn-i Haldun’un “Coğrafya Kaderdir” sözünü “Gen kaderdir” olarak değiştirmenin zamanı gelmiştir.

  • Huntington, S. P. (1991). Democracy’s third wave. Journal of democracy, 2(2), 12-34.
  • Acemoglu, D., & Robinson, J. A. (2013). Why nations fail: The origins of power, prosperity, and poverty. Crown Books.
  • Haldun, İ. I. (2015). Mukaddime. Gnosis Digital Publishing.

Yazar sefaerkus

Kişisel bloguma hoş geldiniz. Ben Sefa ERKUŞ. Karabük Üniversitesinde İİBF İktisat Bölümü İktisat Politikası Ana Bilim Dalı'nda araştırma görevlisiyim. Ankara Üniversitesi S.B.E. İktisat ABD'de de İktisat Doktora öğrenciyisim. Yüksek lisans tezimde "Demokrasi, Ekonomik Özgürlük ve Ekonomik Büyüme" konusunu araştırdım. Doktorada da "Cinsiyete Bağlı Gelir farkının Nedenleri Üzerine Deneysel Çalışmalarıma devam etmekteyim. Sitede bulunan ders materyallerini isim vererek kullanabilirsiniz. İyi okumalar dilerim.

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments