Kategoriler
Ekonomi Uncategorized

Standart Sapma ve Varyans Nedir?

Standart Sapma ve Varyans

Sınıfımızda 30 öğrencinin girdiği ve 30 sorudan oluşan bir sınav yapılmış olsun. Öğrencilerin sınav sonucunda yaptıkları doğru soru sayıları aşağıda görebileceğiniz üzere birbirinden farklı. Sınavda 3 doğru yapan da var 30 doğru yapan da var. Sınıfın (doğru cevap) ortalamasına bakıyoruz 16.87 olmuş. (ortalama = tüm öğrencilerin doğru sayısının toplamı bölü öğrenci sayısı)

Sizce ortalama 16.87 doğru cevap sayısı, sınıfın genel başarısı açısından bize ne söylüyor? Ortalama olarak / genel olarak sınıfın sınavda sorulan konuları anladığını düşünebilir miyiz?

Örneğimizi ilerletelim; Bir arkadaşınız sınıfa geldi. 100 üzerinden değerlendirilen İktisada Giriş – ECON101 final sınavında sınıfın not ortalamasının 100 üzerinden 50 olduğunu söyledi. Sınıf ortalaması 0 ile 100’üm tam ortasında. Bu sınıfın başarısı, sınavın zorluk derecesi hakkında ne diyebiliriz?

Sınıf Ortalaması neden 50 oldu? Herkes sınavda 50 aldığı için olabilir mi?

Belki de sınıfın yarısı 100 yarısı 0 aldığı ortalama 50 olmuş olabilir mi? 

Belki de sınıfın yarısı 75, yarısı 25 aldı. Sonuç olarak ortalama 50 çıktı! Sınıf ortalaması tek başına size bu bilgileri kesin olarak veremez!

Ortalama, bize sınav puanlarının sınıf içinde ne kadar değişkenlik gösterdiğini söylemez. Bunun için ortalamadan başka bir şey bulmak gerekiyor. Öyle bir endeks yaratalım ki ortalamadan ne kadar uzaklaşıldığı, değişkenlik olduğu hakkında bize fikir versin.

Burada biraz daha matematiksel işlem yapacağız;

Önce herkesin sınav puanından, sınıfın ortalamasını çıkaralım. Her öğrenci için ayrı ayrı ortalamadan farkı bulduk. Sonra da bulduğumuz ortalamadan farkları toplayıp, kişi sayısına bölelim. Bir çeşit “ortalamadan farkların” ortalama değerini bulalım.

Kimi öğrenci ortalamadan -24 uzaklaşmış kimi öğrenci ortalamadan +45 uzaklaşmış. Bütün bu negatif ve pozitif sayıları topladığımızda ortalamadan farkların toplamı kaç oldu? Kocaman bir sıfır! Sıfırı öğrenci sayısına bölsek yine sıfır. Demek ki ortalamalardan farkların toplamını topladığımızda, toplam her zaman sıfır çıktığı için değişkenlik ölçüsü olarak olduğu gibi kullanamıyoruz.

Burada ufak bir hileye başvuracağız. Negatif ve pozitif sayıların, birbirini götürmemesi için ufak bir hile yapacağız. Teker teker elde ettiğimiz Ortalamadan Farkların Karesini Alarak hepsini pozitif hale getireceğiz.

Öğrenci Sınav Puanı Ort. Farklar Ort. Farkların Karesi Öğrenci Sınav Puanı Ort. Farklar Ort. Farkların Karesi
Öğr. 1 74 24 576 Öğr. 16 100 50 2500
Öğr. 2 42 -8 64 Öğr. 17 21 -29 841
Öğr. 3 67 17 289 Öğr. 18 21 -29 841
Öğr. 4 26 -24 576 Öğr. 19 68 18 324
Öğr. 5 68 18 324 Öğr. 20 40 -10 100
Öğr. 6 85 35 1225 Öğr. 21 19 -31 961
Öğr. 7 61 11 121 Öğr. 22 95 45 2025
Öğr. 8 48 -2 4 Öğr. 23 16 -34 1156
Öğr. 9 34 -16 256 Öğr. 24 13 -37 1369
Öğr. 10 65 15 225 Öğr. 25 28 -22 484
Öğr. 11 95 45 2025 Öğr. 26 6 -44 1936
Öğr. 12 59 9 81 Öğr. 27 88 38 1444
Öğr. 13 50 0 0 Öğr. 28 33 -17 289
Öğr. 14 44 -6 36 Öğr. 29 71 21 441
Öğr. 15 12 -38 1444 Öğr. 30 51 1 1

 

Teker teker Ortalamadan farkların karesini aldık. Negatif bir şey kalmadı. Hepsi pozitif oldu.

Artık ortalamadan farkların karelerini toplayıp, öğrenci sayısına bölerek “ortalamadan farkların” ortalama değerini ya da “ortalama değişkenliği” hesaplayalım.

Ortalamadan Farkların Karelerinin Toplamı 21958
Öğrenci Sayısı 30
  21958 / 30
Ortalama Değişkenlik: VARYANS 731.933333333333

 

Artık ortalamadan sapmaları,farklılıkları açıklayabileceğimiz endeks değerimiz var.

Öğrencilerin genel olarak sınav puanlarının, sınıf ortalamasından 731.9 değişkenlik gösterdiğini bulduk. 731.9 değişkenlik. 731.9?

Nasıl yani 100 puan üzerinden 731 değişkenlik mi? Sınavda 50+731.9 yani 831 puan alan mı var? Tabi ki yok. Yanlış yapmadık.

Hatırlayalım negatif ve pozitif sayıların birbirini götürmemesi için ortalamaladan farkların karesini almıştık. Karelerini aldığımız sayıların sayesinde bulduğumuz ortalama değişkenlik değeri bize varyans yani ortalama değişkenlik değerini vermiş oldu.Sınavın varyans değeri,  sınavın maksimum değerinden bile yüksek çıkabilir.

Örneğin ortalamanın 50 olduğu bir sınavda 70 alan bir öğrenci, ortalamadan 20 puan farklı puan almıştır. Biz de o farkın yani 20’nin karesini kullanarak hesaplama yaptık. Kare alma işlemi sonucunda değişkenlik değerini elde ettiğimiz için bulduğumuz değer 731 puan kare olarak okunabilir. Varyans değeri “ortalama değişkenlik değerini” gösteren doğru bir değer olsa da sınav puanı üzerine konuşurken sınav puanın karesi cinsinden yorumlama yapmaya çalışmak kafaları karıştırır. “Sınıfın ortalama değişkenliği 850’dir” derseniz anlaşılması güçtür.

Bunun için bir işlem yapıp karesini aldığımız değerler sonucu elde ettiğimiz varyans değerini eski haline döndüreceğiz. Karekökünü alacağız!

Ta Ta taammm. Ortalamadan değişkenliğin yani varyansın karekökü bize standart sapmayı verdi! 27.05 puan!

  • Varyans ve standart sapma arasında ölçüm birimi bakımından fark var.
  • Varyans: ölçtüğümüz şeylere ait birim ne ise (boy, kilo,not, yaş v.b.) onun karesi cinsinden bir değerdir. Bizim örneğimizde puan kare diyebiliriz. 731 puan kare ortalamadan değişkenlik.
  • Standart sapma: ölçtüğümüz şeyin biriminden hesap yapabileceğimiz bir değer. Bizim örneğimizde 27.05 puan cinsinden ortalamadan değişkenlik. 27.05 puan kadar standarttan sapma da diyebiliriz

Standart sapmanın yüksek veya düşük olmasını nasıl yorumlarız?

Standart sapma kendi başına “iyi” veya “kötü” bir şey değildir. Standart sapma bir değişkenlik göstergesidir. Elimizdeki gözlemlerin, belirli bir aralıkta nasıl dağıldığı hakkında fikir verir. Yeri gelir standart sapmanın yüksek olmasını ya da düşük olmasını isteyebiliriz.

Örneğin bir matematik sınavının sonuçları üzerinden yorum yapalım. Hocanın tüm öğrencilerin dersten geçmesini istediği için çok çok kolay sorular sorduğu, başarısız bir öğrencinin bile yüksek aldığı bir sınavda hem ortalama yüksek çıkar hem de standart sapma düşük çıkar. Şöyle ki sınav çok kolay olduğu için herkes yüksek alır. Herkes yüksek aldığı için sınavın ortalaması yüksek olur. Herkes yüksek ve ortalamaya yakın bir not aldığı için de standart sapma düşük çıkar.

Sadece çalışan öğrencilerin dersi geçtiğinden emin olmak isteyen bir hoca için peki durum nedir? Böyle bir sınavda ortalama 50 olsa da standart sapma yüksek çıkacaktır. Çalışan öğrenciler yüksek puan alır, çalışmayanlar düşük puan alır. Ortalama 50 olur. Fakat standart sapma yüksek çıkar. Standart sapmanın yüksek olması sınav sorularının “başarıyı ölçen” kaliteli sorulardan oluşturduğunu göstermiştir.

Verilerin Dağılımına Bakarak Standart Sapmayı Teşhis Etme

Varyans ve standart sapma bize verilerin dağılımı hakkında da bilgi verir demiştik. Grafikler üzerinden de standart sapma ve varyans hakkında yorum yapabiliriz. Aşağıdaki grafikte sol tarafta bulunan histogram (platykurtic dağılım) standart sapmanın yüksek olduğunu, sağ taraftaki (leptokurtic dağılım) ise düşük olduğunu göstermektedir.

Soldaki grafikte standart sapma yüksek, sağdakinde standart sapma düşüktür.

 

leptokurtic ve platykurtic
leptokurtic ve platykurtic

Kendi veri setimize geri dönelim. Sınıf ortalamasının 50 olduğu veri setimizde, standart sapmamız 27.02 çıkmıştı. Standart sapma 10 olsaydı, veriler 50 etrafında leptokurtik şekilde toplanırdı. Dağılım grafiğine baktığımızda gözlemler ortada birikirdi.

Bizim örneğimizde standart sapma 27 gibi bir değer aldı. 100 üzerinden değerlendirdiğimizde oldukça yüksek. Yani platykurtik olma ihtimali fazladır

Aşağıdaki histogramda Sınav puanı grafiğimizi beşer puan aralığında sıraladığımızda dağılımın nasıl olduğunu görüyoruz. Kısaca standart sapma yükseldikçe dağılım grafiği şişmanlar. Genişler. Standart sapma azaldıkça ise dikleşmeye leptokurtic olmaya başlar.

Kategoriler
Ekonomi Uncategorized

Deneylerde Online Katılımcı Kullanma

Sosyal Bilim Deneylerinde Online Katılımcı

Sosyal bilimlerde yapılan çalışma sayısı arttıkça; bilim insanlarının daha fazla çalışma gerçekleştirebilmesi için gerekli hizmetlerin de sayısı artıyor. Özellikle deneysel çalışmalar yürütmek isteyen bilim insanları için deneylerini yapabilecekleri birkaç hizmeti sizler için derledim. Bu listedekiler sadece online ortamda anket dolduranların haricinde deneysel tasarımlar yapıp katılımcalara ödemeler yaptığınız ortamlar. Bunun yanı sıra sadece anket yapabileceğiniz çeşitli siteler de mevcut.

Prolific.co

Prolific.co web sitesi online ortamlarda deney gerçekleştirmek isteyen bilim insanları için oluşturulmuş ortamlardan bir tanesidir. Kullanımı kolaydır. Deneye katılan katılımcılar için ödemeyi doğrudan sistem üzerinden yapabilirsiniz. Prolific.co sitesinde kendinize ait cüzdana para aktarıp daha sonrasında da buradaki hesabınızda direkt ödeme yapabilirisniz.

Amazon MTurk

Amazon Mechanical Turk, Amazon tarafından oluşturulan online katılımcılara ulaşabileceğiniz diğer platform.

Mechanical Turk’ün güçlü yönleri

  • Geniş katılımcı havuzu
  • Katılımcı havuzunu filtreleme (coğrafik ya da başka filtreler yardımıyla)

Mechanical Turk’ün zayıf yönleri

  • Bot hesapların varlığı
  • Profesyonelleşmiş anket ve deney katılımcıları
  • Aynı katılımcıların başka hesaplarla tekrar tekrar deney katılması

Saatlik maliyetin katılımcı başına 12 dolar olması

Turkprime

Turkprime ve Cloudresearch.com Mechanical Turk katılımcı havuzu ile aynı havuza sahiptir. Fakat özellikle programlama konusunda tecrübesi olanlar için tasarlanmııştır.

Turkgate

Turkgate, Mechanical Turk gibi online ortamlardan bulduğu katılımcıları başka internet siteleri üzerinde sınamanıza izin veren bir alt yapı sunuyor. Kullanıcıların deney sırasında başka sitelere erişebilmesi konusunda daha fazla kontrol imkanı veriyor. TurkGate özellikle psikoloji deneyleri gerçekleştirilmesine yönelik oluşturulmuş bir platform. Mechanical Turk’ten farklı olarak kullanımı daha kolay ve araştırma odaklı özellikler de sunabiliyor.

Dynata

Dynata eski ismi ile Research Now kullanıcılara deney katılımcıları bulmanın yanı sıra nitel çalışma yapabilme imkanı da sunan bir site. Bu yönü ile diğerlerinden farklılaşıyor. Burada katılımcı başına ortalama ödeme saatlik 15 dolar civarındadır.

 

Kategoriler
Ekonomi Uncategorized

İktisadi Konular Hakkında Nasıl Yazılır?

İktisadi Konular Hakkında Nasıl Yazılır?

Birçok iktisatçının yaptığı gibi değil! (Benim de önceden yaptığım gibi değil!) Deirdre N. McCloskey böyle olduğunu söylüyor. Siz de “İktisadi Konular Hakkında Nasıl Yazılır” kitabını okuduktan sonra büyük ihtimalle yazım tarzınıza belli eleştiriler getireceksiniz. Şu bir gerçek; her alanda olduğu gibi iktisadi konuda da iyi yazmanın tek bir yolu yok. Peki sizinki iyi bir yol mu? Emin misiniz? Galiba değilsiniz. Belki de iktisadi yazıların çoğu kişiye sıkıcı gelmesi de bu yüzdendir. Neyse panik yok. Yol öğrenmek ya da yolunuzu güzelleştirmek için kullanabileceğiniz rehberimiz var. Kendi adıma ve sizin için McCloskey’in İktisadi Konularda Yazma öğütlerini 23 madde altında topladım.

Deirdre N. McCloskey kimdir?

ABD’nin Michigan eyaletinde 1942 yılında doğan Mccloskey, iktisat alanında lisans ve lisansüstü eğitimi Harvard Üniversite’sinde tamamladı. 1968-1980 yılları arasında Chicago; 1980-1999 yılları arasında Iowa  Üniversitesi’nde dersler verdi. 2000 yılından günümüze kadar da Illionis Üniversitesinde ders vermektedir. Prof. McCloskey’in  iktisat, tarih, ingiliz dili ve iletişim alanında ordinaryüs profesörlüğü bulunuyor. 2020 yılına kadarki akademik yaşamında yirmi altı kitap ve dört yüz civarında makale yayımlamıştır. Makale ve kitapların yayımlandığı alanlar: iktisat tarihi, retorik, felsefe, istatistikse teori, iktisat teorisi, feminizm, queer çalışmaları, liberalizm, etik ve hukuk şeklinde devam ediyor. Kendi kişisel web sayfası için tıklayın

Bir iktisatçı neden iyi yazmalıdır?

Bu da soru mu? Tabi ki faydasını maksimize etmek için! Aksi olabilir mi? Hadi biraz iktisatça konuşalım! İktisatçı, kıt kaynaklar altında fikirlerini en net şekilde en fazla kişiye ulaştırabilmek için iyi yazmalı. Yazarak fikirlerini yaymak, düşünceleri pazarlamak! maliyeti düşük, getirisi yüksek bir eylem. Maksimizasyon ustası iktisatçı neden fırsatı kaçırsın ki?

Hisse.net forum üyesi borsacı sade vatandaştan, Dış ticaret Müsteşarlığındaki Uzman yardımcısına, Karabük Üniversitesi iktisat öğrencisinden, JP Morgan Bankası baş ekonomistine ve Prof. Dr. Daron Acemoğlu’na her gün yüzbinlerce iktisadi rapor ve makale yazılıyor. Peki, hepsi hakkıyla okunuyor mu? Aslında soruyu yeniden sorayım. Hepsi okunmaya değer mi? Bir iktisatçı olarak kimleri ve hangi yazıları, kitapları okuyorsunuz?  (Bir iktisatçı dışında kimsesin kolay kolay iktisadi konular hakkında nasıl yazılır başlıklı makale okuyacağını sanmıyorum.)  Okuduğumuz şeyi nasıl belirliyoruz?  İyi yazılmış şeyleri okuyoruz. Diğerlerine de sadece göz atıyoruz. Belki en fazla 5-10 sayfa ilerliyoruz. Hepsi bundan ibaret.

Bir fikri pazarlamak (tüketim çağı jargonu) için önce uygun iletişim kanalı lazım. Matbaa ve sonra da internet sağ olsun. Fikirleri yazarak başkasına aktarmayı kolaylaştırdılar. Sonraki adım bizde. Herkes tarafından okunmak için elimizde çok iyi bir silah var. İyi yazmak. Çünkü iyi bir yazı kendini okutur. Yazanın unvanı, işi, iş yerindeki kademesi önemli değil. İktisatçı anlaşılmak istiyorsa iyi yazmalı.

Profesör McCloskey iktisadi konularda nasıl iyi yazılabilir? sorusuna cevap için bizim yerimize oldukça kafa yorup, “Economical Writing” kitabını yazmış. Kitapta iktisadi konuda yazı yazan herkes için otuz beş temel öneri var. Kelime seçiminden, yazı yazmak için gerekli motivasyonlara kadar öneri barındırıyor. Heretik Yayınevi adına Pelin Tuştaş kitabı Türkçe’ye kazandırmış. Çevirisi oldukça başarılı. Kitap sadece orta boy filtre kahve fiyatına eş değer. Size katacakları karşısında fiyatı çok uygun. (Hepimiz iktisatçı olunca fayda-maliyet analizi işe yarar dedim.) McCloskey’in diğer kitaplarını da çevirenler çıkar umarım.

Let’s make economical writing great again

İyi yazmak.

Kötü yazmak kader değildir. Çünkü, iyi yazma yetenek değildir. Beceridir. Yani doğuştan gelmez. Araştırdıkça, okudukça, öğrendikçe ve çalıştıkça geliştirilebilir. O yüzden asla boş vermeyin. Her iyi yazının temeli iyi bir okuyucu olmaktan geçer. Boş testiden başkalarına su veremezsiniz. Okuyun, araştırın, öğrenin ve yazmaya başlayın. 

Yazmak, düşünmektir.

Yazmaya başlamadan önce ve yazarken düşünün. Bir iktisatçı gibi düşünürseniz; modeli kafanızda tam olarak kurun. Sorun nedir? Neleri yazmalıyım?

Yazmak, anlaşılmaktır.

Berrak olun. Okuyan kişinin sizi anlamasını sağlayın. Okuyan zor anlaşılan yazıyı okumaktan çabuk vazgeçer. Kötü yazı zor anlaşılır. Yazmak için konuyu sevmek ya da nefret etmek gerekir. Böyle bir konu seçin. Konuya nötr olmayın. Yazdıkça, yazdığınızı mutlaka birine okutun. İkinci ve üçüncü göz önemli. Okuttuğunuz kişi okuduğunu anlamıyorsa belki de tekrar yazmalısın. İyi yazıp yazmadığını anlamak için eleştiri al.

Romalı bir yazma profesörü;” Bu yüzden kişi, yazmaya, yalnızca okur anlayabilsin diye değil, okurun yanlış anlamaması mümkün olabilsin diye özen göstermelidir.

Klasik retoriği kullanın.

Yazarken klasik retorikten faydalanabilirsiniz. Özellikle akademik yazım söz konusu olduğunda başvurun.

Klasik retorik üç aşamadan oluşur;

Keşif: Dinlenilmeye değer argümanı bul

Örnek: Kadınların iş gücüne katılmaması, ülkenin insan sermayesini yarıya indirir.

Düzenleme: Argümanları ortaya koyacak düzeni belirle.

McCloskey’e göre iktisadi yazma retoriğinde genellikle düzenleme adımı sorunlu.  Model, veri, bulgu, sonuç şeklinde düzenleme “daha bilimsel” olma amacı güdüyor. (Bence de haklı bir serzeniş. İktisat emperyal bir sosyal bilim dalı olduğu kadar da pozitif bilimlerden/bilimcilerden etkileniyor. McCloskey’in 26 kitabından biri de The Rhetoric of Economics adı ile iktisatta retorik üzerine. )

• Başlık: Kadın İstihdamı
• Özet
• Giriş
• Teorik tartışma
• Literatür özeti
• Ampirik model
• ….
• Sonuçlar
• Öneriler

Üslup: Argümanları, ikna edici şekilde sunmadır.

İyi bir argümana sahipsiniz. Yazmaya başlayın. Yazdığını tekrar tekrar okuma ve yeniden yazma, iyi bir üsluba sahip olmanın temelidir. Ertelemeyin hemen yazmaya başlayın

Ernest Hemingway’e göre; “Kolay yazmak okumayı zorlaştırır.”

Araştırmak, yazmaktır.

Araştırma yazma ve taslak oluşturma ile başlar. Yazmak düşünmeye sevk eder. Ne yazacağınıza karar verirken bol bol düşünürsünüz. Retorik açısından düzenleme; kitap düzeyinden paragraf düzeyine iyi taslakları bulma, sıralama işidir. Mutlaka not alın. Ne olursa; problem, makale, hipotez, soru fark etmez. Not edin.

Sözlük benzeri yardımcı araçları elinizin altında tutun. İktisat sözlüğü, deneysel iktisat sözlüğü, terim sözlükleri işe yarar. Kelimenin etimolojisi sizi düşünmeye sevk eder.

İpucu: Yazdığınız şeyi yeniden okumak yorabilir. Aynı şeyi farklı bakabilmek için yazının fontunu değiştirin. Yeni bir şey gibi okursunuz.

Kısa ve öz yazmak için kendinize sorun; “Ee yani? “

Kendinize ne anlatmak istediğinizi sorun. Boş, gereksiz uzun veya muğlak şekilde yazma ihtimalinizi azaltacak bir kural. Diğer açıdan kısa ve öz yazmanın yolu. Cümleyi veya paragrafı yazdıktan sonra kendinize sorun. Ee, yani? Ne demek istiyorsun. Ee, yani? dediğinizde cevabı beğenmediniz mi? Belki yeterince okuma yapmadınız. Yeterince okudum diyorsanız yeterince düşünmemiş olabilir misiniz?

Bazen söyleyecek bir şey bulamamanın ya da boş yazmanın nedeni yeterince düşünememektir. Belki odaklanma sorunu yaşıyorsunuzdur. (İnternet çağında odaklanmanın kendisi başarı. Sosyal medyası ayrı, iletişim kanalları ayrı dert.) Yerini değiştir. Mola verin. Hava almaya çıkın. Her zaman iyi yazılmaz!

Okuyucudan sen ne diyorsun değişik tepkisi almamak, yazdığımızdan utanmayacak şekilde yazmak, iyi yazmamızı sağlayabilir. Yazdığınızı sesli şekilde de okuyabilirsiniz.

Oxford ve Cambridge’te öğrencilerden yazdıklarını sesli şekilde okumaları istenirmiş. (Bu gelenek Türkiye’ye gelse yazma becerisi çağ atlar:)

Hayali karakter yaratıp; o okuyacakmış gibi yazın.

Kim için yazıyorsunuz? Lisans öğrencisi, profesör, sade vatandaş; o karakterde biri yaratın. Yazdıkça onun okuduğunu hayal edin. Yazdığınız şeyi anlar mı? Çok mu teknik yazdınız acaba? Yazıyı yazarken karakterleri sakın değiştirmeyin. Sizi sürekli aynı okurun okuduğunu düşünün. Sade vatandaşa anlatırken profesöre dönmeyin.

Örtük okuyucu karakterini doğru seçerseniz yazının seviyesini de doğru seçersiniz. (Doktora tez dönemi öğrencisi olarak tez yazanların, tez danışmanını ya da tez jürisini hayal ettiklerinden eminim.)

Basmakalıp yazmayın; İlgi çekici yazın; Tekrara düşmekten kaçının.

Yazıya daha başlamadan önce okuyucuyu sıkmayın. Girişi ve özeti uzun tutmayın. Özellikle özet, gerçekten de özet olsun.

Hayali karakterin bildiğini düşündüğünüz şeyi yeniden anlatmayın. Bir iktisat profesörüne tam rekabet piyasasının koşullarını detaylıca anlatmak, onu sıkar. Yazıda tek bir olayı aktarmak için anlaşılabilir az sayıda örnek yeter.

Makaleye “Bu makale ……..” ibaresi ile giriş yapmayın. Peşrevden kaçının. Girişin sonuna içindekiler kısmı eklemeyin. “Zayıf yazarlar” içindekiler kısmını yol haritası olarak savunur. (Profesör McCloskey makalelerimi bir görse. Affederdi herhalde.)

[box type=”info” align=”” class=”” width=””]Peşrev: Klasik Türk müziğinde faslın giriş taksiminden sonra, şarkıdan önce çalınan parça (TDK)[/box]

Bir örneği, vakıayı, savı tekrar etmekten kaçının. Tekrar yazacaksanız okura bunu söyleyin. Sizi umursamaz sanmasın. Tekrar edecek olsak da tekrara düşerseniz bunu okuyucuya söyleyin.

İddianızı önceden tanıtan başlıklar kullanmak yazınızı süsler. Yazıdaki başlıklar gibi: “Araştırmak, yazmaktır.”

Yazmak, bir gösteri sanatıdır.

Yazar, okuyucu karşısında sahnededir. Yazarken, bağırmayın. Yazı tonu ses tonu gibidir. Alçalma ve yükselme okuyanı etkiler. Argümanları sunarken kaba olmamalı, hakaret etmemeli: “Bu tam bir saçmalık” ;”bunu önerenler ahmak olmalı.” Okuyucu hırsınızdan dolayı hakaret ettiğinizi düşünür. Argümanlar önemsizleşir. Hakaret edilen kişinin düşüncesine sempati duyar.

Yazar, okuyanı eğlendirmelidir. Yazarken de kendine güvenmelidir. Güvensizlik, yazılanları muğlaklaştırır. Unvana sığınıp ona göre yazmayın. İktisat doktoram var. Süslü teknik terimler kullanmazsam işi bilmediğimi sanırlar baskısı altında yazmayın. Yazdığınız muğlaklaşır.

Kesinlikle, bütünüyle, tamamıyla kelimelerini kullanmaktan kaçının.

Paragraf anlamlı olmalıdır.

Paragraf, yazının tamamı içinde noktalama işareti işlevi görür. Okuyucunun nerede duracağını ya da devam edeceğini belirlersiniz.

Paragraflar çok kısa ve çok sık olmamalı. Paragrafları cansız yapar. İçeriğini önemsizleştirir. Her paragrafta bir konuyu tartışmaya çalışın. Aynı tartışmayı paragraflara bölmeyin. (İki satıra bir cümle yazmayın. Maalesef yazıda böyle paragraflar kullandım. Her paragrafta ayrı bir konuyu ele almak zorundaydım)

Alıntı, başka yazıda başkasına ait ses tonudur. Okuyucu yazı boyunda okudukça sizin sesinize alışır. Alıntı yaptığınızda kitapta başkasını sahneye çıkarmış olursunuz. Savlarınıza uygun alıntılar haricinde; uzun alıntı kullanmayın. Size ait sahnede mikrofonu başkasına bırakmayın. Eleştiri için uzun alıntı yapıyorsanız da bunu alıntıyı bölerek yapın. İyi yazardan yapılan alıntıda yazarın büyüklüğünden yararlanırsınız. Alıntı hakkınızı iyi kullanın. Unutmayın, ihtiyaçtan fazla alıntı yapmak intihaldir!

Paragrafı bitirdikten sonra paragrafı tekrar okuyun ve daraltın. Gereksiz kelimeler ve cümlelerden kurtulun. Bunu her defasında tekrarlayın. Amaç okurun anlaması değil, anlamama olasılığı bitirmek için yazmak. Unutmayın, okuyun ve paragrafı daraltın.

Tablo, şekil, grafik başlıkları, denklemler sade ve anlaşılır olmalı.

Paragraf, berrak olmalı. Tablo, grafik ve şekillerin başlıklarını anlaşılır, açık hali ile yazın. Enigma ile şifrelenmiş gibi yazmayın. Okuyan kişiye her defasında çeviri yükü bindirmeyin.

Yanlış Grafik 11: LOGKBGSYİH
Doğru Grafik 11: Kişi Başı Gayri Safi Milli Hasılanın Logaritması

Denklemlerin amacı da okuyucuyu aydınlatmak. Yormak değil. Kullanabildiğiniz yerde latin harfleri yerine açıklamasını kullanın.

Y= 3.56 + 1.24K + 3.25L yerine

Çıktı miktarı = 3.56 + 1.24(Sermaye) + 3.25(Emek Gücü)

İstatistik, ekonometri analizi sonuçlarını basitleştirin. 3.78964631 değerini insanlar 3.8’e yuvarlar. Akademik makaleler haricinde 3.80 veya 3^(1/2) değeri daha fazla iş görür.

Dipnotlar, kaynaklar içindir.

Konu anlatmak için dipnotları kullanmayın. Dipnot, kaynak göstermek içindir. Okuyucuya vermek istediğiniz ek bilgiyi, metin içine yedirmeye çalışın. Metin içinde veremiyorsanız belki de vermeniz gerekmiyordur. Yazdığınızı tekrar düşünün.

Okuyucuyu tekrar ve tekrar dipnota yönlendirmeyin. Okuma eylemini dipnot için bölme, okuyucuyu gitmek istediği yoldan sürekli yan yollara saptırmak gibidir. Okuyucu yorar. Yazıyı bırakmasına bile neden olabilir.

Cümleleri uyumlu yazın.

Kitap boyunca uyum; kelimeden, cümleye oradan paragrafa devam eder. Cümleler birbiri ile bağlantılı olursa daha uyumlu olur ve iyi okunur. Cümle yapısı AXYZ sonrasında ADCD ve nihayetinde AYXZ gibi ardıl cümlelerin ne dediği zor anlaşılır. AB ->> BC ->> CD gibi birbiri ile bağlantılı cümleler daha iyidir. Cümleler arasında neden sonuç ilişkisi kurulmalı.

İlk cümlenin ne olduğu pek önemli değildir. İkinci cümlenin ne olduğu çok daha önemlidir. Fakat üçüncüsü, kesinlik ilk ve ikinci cümlenin sonucu olmalıdır. (Gazete editöründen öğüt)

Ardıllığı, bağlantılı olmayı kolaylaştıran hilelerden biri geçişli yazıdır. Bazı kelimeler tekrarlanarak uyumluluk sağlanmalı. Cümleler birbirine bağlanırsa iyi okunur. Yazarın, geçişli yazı yazabilmesi için bağlantılar kurabilmeyi öğrenmesi gerekir.

Yazının ritmini değiştirin.

Yazı ritmi, yazı boyunca aynı tempoda devam ederse okuyanı sıkar. Her cümlenin -dir, -dır, -mektedir, – maktadır ile bittiği bir makale düşünün. Yazı ses tonu gibidir demiştik. Derste tek bir tonlamayla ders anlatan profesör uykunuzu getirir. Yazı da öyle yapar. Yazının ritmini indirip alçaltın. Mesela soru sorarak ilerleyin. İktisatçı sizde neden ritim değiştirmeli? Ritmi değiştirmek yazının kalitesini yükseltir mi?

Tam, cümlelerle yazın.

Cümle bittiğinde okuyucu devamı gelecekmiş hissine kapılan cümleler kurmayın. “İktisattaki son tartışmalardan biri de yoğun şekilde matematik kullanılması.” Öncekine benzer tamamlanmamış bir cümle okuru beklentiye sokar. Godot’yu bekler gibi bekler.

Zarif çeşitlilik yapmayın.

Cümle de berrak olmalı. Aynı olayı ifade eden çok sayıda farklı kelime/kavram kullanmayın. İktisatçılar bunu yapmayı çok sever. (itiraf ediyorum ben de) Büyüme, iktisadi büyüme, ekonomik büyüme, milli gelirde yüzdelik artış, ülke hasılasında yüzde oransal artış, GSYİH’ de yüzde artış gibi aynı anlama gelecek şeyler kullanmayın

Sunma ve sunmak gibi fiilimsileri cümle içinde birbiri yerine, paralel düşünce ifade etmek için kullanabilirsiniz.

Paralel fikirleri, paralel şekilde ifade edin. Aynı konu hakkında farklı görüşleri, aynı mantıksal kural ile ifade edin. Kapitalistlere göre;” Devlet, ekonomiye asla müdahale etmemelidir.” Keyneysenlere göre; “Devlet, piyasaların ihtiyaç duyduğu durumda ekonomiye müdahale etmelidir.”

Noktalama işaretlerine önem verin.

Noktalama işareti, trafik işaretine benzer. Noktalama işaretini kulaklarınızla koymalısınız. Okuyucu nerede yavaşlasın, nerede dursun ona gösterin.

Nokta, son anlamına gelir. Fikri ve cümleyi, noktalayın.

Virgülü her yerde kullanmaktan vazgeçin. Eğer her cümlecik kendi başına cümle oluyorsa, virgül ile ayırmayın. Onun yerine noktalı virgül (;), iki nokta (:), nokta (.) veya bağlaç kullanın.

Noktalı virgül bir çeşit hafif noktadır. Ne tam nokta ne virgül. Cümlenin unsurları çok uzun olduğunda kullanılır. Aynı doğrultuda benzer sözleri aktarmak; benzer ifadeleri göstermek ; benzer kavramları iletmek için de kullanılır.

Virgül, noktalı virgül, iki nokta üst üste işaretinden sonra 1 boşluk bırakın. Nokta, ünlem ve soru işaretinden sonra iki boşluk bırakın. Önce parantez () kullanın. Parantez içinde parantez lazımsa köşeli parantezi ( [ ] ) daha şık görünür.

İki nokta üst üste takip eden örneği gösterir: şimdi verdiğim gibidir.

“Noktalama işareti çift tırnak içinde biter.”

Cümleyi kurcalayın.

Vermek istediğiniz anlamı, vurguyu buluncaya kadar cümleyi kurcalayın. Kelimeleri istediğinizi elde edinceye kadar cümlenin farklı yerinde kullanın. İşinize yaramıyorsa atın. Vurgulamaya çalıştığınız şeyi cümle sonuna koyun. Cümlenin etkisini artırırsınız. Cümlede öğeleri kısadan uzuna doğru sıralayın. Keynesyenler ve Keynes yerine Keynes ve Keynesçiler; iş, işçi ve işveren gibi kısadan uzuna doğru dizin.

Cümledeki gereksiz sıfat ve zarfları silin. Bunun gibi “Cümledeki gereksiz, oldukça fazla ve işe yaramayan,lüzumsuz sıfat ve zarfları silin.”

Yazdığınız cümleyi sesli okuyun. Memnun musunuz? İstediğiniz vurguyu verdi mi? Vermediyse silin ve yeniden yazın. Berraklık önemli. Anlaşılmamayı önleyin

Etken fiiller kullanın.

Aktif, kesin, etken fiiller canlı üslup demektir. Edilgen yerine etken fiiller kullanın. Eylemin failini belirtin.

  • Verilerin temizlenmeye ihtiyacı var. (Yanlış: Bunu kim yapacak belli değil.)
  • Verileri temizlemeliyiz. (Doğru)

Her cümleyi -dir, -dır ile bitirmekten kaçının. Gerekirse yazı bittikten sonra -dir, -dır ile biten cümleleri teker teker bulun. Eylem ifade edecek şekilde yeniden düzenleyin.

  • Yazı bittiğinde -dir, -dur aranıp, bulunmalıdır.
  • Yazı bittiğinde arayıp -dir, -dır ile biten yüklemleri bulun.

Kötü kelimelerden kaçının.

Bazı kelimeler yazının kalitesini düşürür. Okunma deneyimine zarar verir. (Parantez içindekiler yerine kullanılabilecek kelimeler veya açıklamaları gösteriyor. Örnekleri çoğaltabilirsiniz.)

  • Muğlak isim ve zamirler: anlayış (fikir, görüş), işlev (görev), hanehalkı (insan) vb.
  • Gösterişli veya zayıf fiiller: kritiğini yapmak (eleştirmek), bünyesinde bulundurmak (içermek) vb.
  • Anlamsız sıfatlar: ilginç, adeta, arası (arasında)
  • Kullanışsız zarflar: neyse ki,sırasıyla (bunu demek yerine sırası ile verin), kolaylık için (normalde zorluyor musunuz), kanalıyla (tarafından)
  • Çoğul kelimeler: Tekil kelimeler, çoğul kelimelerden daha somutturlar. (Tekil kelime, çoğul kelimeden daha somuttur.)

Düşünceyi net anlaşılır kelimeler ile verin.

Bilim yapmak veya bilgin olmak sözcük seçimine değil, iddianın niteliğine bağlıdır. Bilimsel görünmesi için süslü, anlaşılması zor ve gerekmedikçe teknik kelimeler kullanmayın. Yarattığını hayali karakteri hatırlayın.

“İktisadi jargonun çoğu beş centlik düşünceleri, beş dolarlık kelimelere gizler

Kelime kısaltmaktan kaçının.

Kısaltmalar anlamayı zorlaştırır. Gayri Safi sabit sermaye oluşumu terimini kısaltmanız gerekirse sermaye oluşumu veya sermaye o. şeklinde kullanın. GSSSO yazarsanız, okuyan her defasında çeviri yapmaya çalışacak. Okuyucuyu yormak yerine uzun halini kullanın.

Araçlar, kelimelere ses efekti verir. Alıntı haricinde cümle içinde “çok defa” tırnak işareti (“”) kullanmayın. Aynı şekilde italik yapma konusunda da cimri olun. Gerekmedikçe okuyucuda şüphe uyandırmayın.

Zorunda kalmadıkça yazıyı iki yana yaslamayın. Yazının sağa düzensiz olması uzun yazılarda okuyucuyu aktif okumaya zorlar.

Şahıs zamirlerini kullanmaktan kaçının.

Cümlenin öznesi, eylemi gerçekleştireni kimdir? Net şekilde ifade edin. Bu, Şu, O, Bunlar, Şunlar ve Onlar gibi belirsiz ifadelerden kaçının. Yazı bittikten sonra Ctrl+F tuşu ile arayıp yeniden düzenleyin.

Yanlış: Bu cümlelerin içinde “bu, bunlar” olmasın.
Doğru: Cümlelerdeki bu,bunlar ifadesinden kurtulun

İyi yazı emek ister. İyi yazmak, yetenek değildir. Beceridir. Okudukça, araştırdıkça, yazdıkça gelişir. Makaleyi okuyarak iyi yazma yolunda ilk adımı attınız. Devam etmek sizin elinizde.

Kategoriler
Ekonomi Kütüphane Uncategorized

Kitapları Nasıl Okumalı?

Kitapları nasıl okumalı?

Kitapları nasıl okumalıyız? Cevabı çok basit.

  • Masaya otur.
  • Kitabı eline al.
  • Kelimeleri oku.
  • Kitabı bitir.
  • Sıradaki kitap gelsin…

Az önce beş ayda iki yüz elli kitap okuma garantili formülü sizinle paylaştım.  Kitap oburu biri olarak zaten bunları yapıyorsunuz. Değil mi? Biliyorum çünkü ben de kitapları böyle tüketiyor-dum. Merakla her kitabın tadına bakmak, onu tüketmek istiyor-dum.

İnsan okudukça ne kadar bilgisiz olduğunu hissediyor değil mi? Neleri doğru veya yanlış yaptığını daha çok sorguluyor. Eylemlerinden şüphe duyuyor. Okuduğum kitap sayısı arttıkça kitap okuma yöntemim de bende şüphe uyandırdı. Her bitirdiğim kitapta yazarların beni sorguya çekmeye geleceklerini düşünmeye başladım. Sence kitap nasıldı? 12. bölümde söylediğim şeylere katılıyor musun? Demek hatırlamıyorsun haa..

Okuduğum kitaplardan yeterince yarar sağlamadığımı düşünüyordum. Ebbinghaus, uzun yıllar önce unutma eğrisi kavramı ile öğrenme ve öğrenme için harcanan zaman-yapılan tekrar arasındaki ilişkiyi ortaya attı.

Ebbinghaus Unutma Eğrisi
Ebbinghaus Unutma Eğrisi

Ama kitapları tekrar ve tekrar okuyabilmem için hayat çok kısa! Peki o zaman kitapları nasıl okumalıyım? Atsak hafızaya beyin bedava mı? (Not: Değil!)

Çoğu insanın okuduğu gibi çok kitap okusam ben de idraksiz olurdum. (Thomas Hobbes)

Makaleyi okuyorsanız benzer soruna sahibiz demek. Sadece ben sorunu daha önce araştırmaya başladım. Kitaplardan aldığımız verimi artırmak için kitapları nasıl okumalıyız?  Hasta olduğunu düşünen her hasta gibi Google’da aynı sorunu yaşayanlar var mı? Soruna çözüm var mı? Cevap aradım. Yazının icadı 5500 yıl geriye gidiyorsa mutlaka bu sorunu yaşayanlar da olmuştur.

İngilizce birçok kişisel blogda “How to Read A Book” isimli kitaptan bahsedilmiş. Mortimer J. Adler ve Charles Van Doren adlı iki eğitim bilimci tam da bu soruya cevap verebilmek için 80 yıl kadar önce “How to read a book”  kitabını yazmış. Atıf yayınları da 2011 yılında “Kitapları nasıl okumalı” adı ile Türkçe’ye çevirmiş. (Not: Şunu söylemem gerekir. Türkçe çevirisinin yeniden elden geçmesi lazım. Noktalama eksiklikleri, eksik harfler, bazen anlaşılması zor bir aktarma yapılmış . Biraz trajikomik olsa da yazarlar kitabın birkaç yerinde çeviri sorununun okumayı nasıl etkilediğinden bahsetmişlerdi.) 

Kendi sorunuma cevap olabileceğini düşünüp kitabı okudum. İyi ki de okudum diyorum. Fark ettiğiniz üzere makalenin başlığı ile  kitabın adı aynı. Kitap çok farklı bir bakış açısı sağlıyor. Artık kitaplara eskisi gibi yaklaşabileceğimi düşünmüyorum. Uykusuz, aksi, lanet…

Yazarların kitapların nasıl okunması gerektiğine yönelik pratik kitap yazmaktaki amaçları tam olarak bizi öğrendiklerimizi uygulamak konusunda zorlamak. Ben de makaleyi;  kitaptan anladıklarımı sizinle paylaşmak, bir bakıma tartışmak ve öğrendiklerimi pekiştirmek için yazdım. Şimdi, makalenin bundan sonraki kısmını kitabı okumadan okuyabilirsiniz; ya da kitabı okuduktan sonra gelip makalenin devamını okursunuz.

Yukarıdaki paragraftan hemen sonra  bu satırları okuyorsanız büyük ihtimalle kitabı okumadan önce makaleyi de okumak istediniz.  O zaman klavyem izin verdikçe size ortak sorunumuz hakkında yazarların ne tavsiyede bulunduğunu aktarmaya çalışacağım. Unutmadan şunu da ekleyeyim. Kitabın ilk baskısı 1940 yılında yapılmış. O yıllarda Alan Turing modern bilgisayara doğru gilk adımları atıyordu. Dijital dünya olmadığı için yazarların tüm tavsiyeleri basılı kitapları baz alarak vermiş. Bu, tabi ki verilen tavsiyelerin e-kitapta hiç uygulanamayacağı anlamına gelmiyor! Sadece beklentinizi karşılaması için hatırlatmak istedim.

Kitapları okumak için bir yönergeye ihtiyacımız var mı? İhtiyacımız varsa neden var? Birinci soruya ikimizin de cevabı “evet” ama ikincisine cevaplarımız farklı olabilir. Ben bir ekonomistim. Minimum maliyetle maksimum faydayı nasıl elde ederim sorusuna cevap arama gayreti güderim. Vakit değerli, zaman da sürekli akıyor.

Google verilerine göre ISBN koduna sahip basılı ilk kitaptan 2020 yılına gelininceye kadar dünyada 142 milyon çeşit kitap basılmış. (kaynak makale 2016 yılı için 134 milyon sayısını vermiş. Ortalama her yıl 2.2 milyon çeşit kitap daha ekleniyor.) Vaktimiz değerli ve okuyacak kitaplar sürekli artıyor. O zaman hem ne okuyacağımızı hem de nasıl okuyacağımızı bilmemiz lazım.

Adler & Doren bugün yaşasalar;

  • Biz: Hocam kitapları nasıl okumalıyız?
  • Adler ve Doren: Önce kitap okumayı talep etmelisiniz!

Talebe kelimesi talep etmek fiilinden gelir. Cemil Meriç’e göre talebe isteyendir; isteyen, arayan, susayan. Öğrenci kelimesinden farklıca bir anlam taşır. Kitabı verimli bir şekilde okumanın ilk kuralı talepkar olmaktır. Talep eden kişi, aktif şekilde okuma yaparak “talepkar” olduğunu gösterir.

Aktif okuma ne demek?

Bilgi ve öğrenme, okuyucunun pasif veya aktif olduğu iki durumda da gerçekleşir. Sınıfta hocayı dinlemek, Netflix’ten belgesel izlemek, Spotify’dan podcast dinlemek pasif bir eylem. Okumak, okumayı yeni söken çocuklar gibi sadece kelimeleri okuma eyleminden ibaret olsaydı o da pasif eylem ya da pasif okuma olurdu. Ne zaman ki okuyucu kendini verecek şekilde okuma yapar o zaman aktif okuma olur.

Kendini vererek okumak ne demek?

Kış mevsimi, aylardan Ocak, siz elinize salep alıp yatağa uzanıp yorganı ayağınıza çekip kitabı elinize alıyorsunuz. İşte kendini vermeden okumaya örnek oluşturdunuz.

  • Uyanık olmalısınız. Loş ışık, yatakta okuma, uzanarak okuma sizi pasif kılar.
  • Not almalısınız. Anlamadığınız kelimelerin altını çizmeli, beğendiğiniz paragrafların köşelerine not almalısınız. Kitapları karalamayı sevmeyenler için renkli yapışkan kağıt ayraçları (post-it) da iş görür.

Kitapta en önemli kısımları kavramlar, öneriler ve savlardır. Bunun dışında kalan kelimelerin, cümlelerin amacı diğerleri desteklemek. O zaman önemli olan şeylerin altını çizmek, yanına not almak okurken oldukça zaman kazandıracak. Not almadan yapılan okuma pasif okumadır. Farklı renkte kalemler kullanarak kendinize has bir  çok önemli yerler kırmızı, örnekler yeşil renk gibi işaretleme dili bile oluşturabilirsiniz.

  • Sosyal medyadan uzak durmalısınız. Yazarların ömrü sosyal medya gibi dikkat dağıtıcıları görmeye maalesef yetmedi. Telefonu sessize alın. Televizyonun sesini kısın.

“Bir kitabı çizerek okuma, yazarla ayrıştığınız veya uzlaştığınız noktaları gösterir.  Bu, ona saygınızı gösterebileceğiniz en yüksek seviyedir”. Şair: Edgar Allen Poe

Aktif okuma bencildir.  Okuyucu ve kitabın arasına üçüncü bir şeyin girmesini istemez. Kitabı aktif okudukça aldığınız verim de yükselir. Okurken ve bitirdikten sonra şu dört soruya yanıt vermeniz gerekiyor;

  1. Kitap ne hakkında
  2. Ayrıntılarda neler var?
  3. Hepsi ve kısmen bir kısmı doğru mu?
  4. Diğer kitaplardan farkı ne?

Not: Dört soru aktif okumanın; aktif okuma da analitik okumanın özünü oluşturur. Analitik okuma bölümüne geldiğimizde soruları daha açık soracağız.

Hangi amaçla kitap okuruz?

Kitap okumamızın genel olarak üç amacı var;

  • Eğlence,
  • Bilgi edinme,
  • Anlayış kazanma.

İnsan zihnini pek yormadan, eğlenmek için kitap okuyabilir. Genellikle kurgu kitapları eğlenmek için okuruz.  Mesela Douglass Adams’ın Otostopçunun galaksi rehberi serisi eğlenmek için güzel olabilir. Diğer eğlence amaçlı kitaplar arasında çizgi-romanlar, kurgu öykü,deneme ve hikaye kitapları gibi kitapları da koyabiliriz. Eğlence amacı ile kitap okuyanın kitaptan talebi minimumdur. Eğlendirsin yeterli.

Kurgu dışı, edebi olmayan kitaplar bilgi vermek veya bilgiye dayalı anlayış kazandırmak için yazılır. Sadece bilgi veren kitap size bir şeyin ne olduğunu söyler. Su kaç derecede kaynar? Dinozor çeşitleri neler?  Soruların cevabı için yapılan okumanın amacı bilgi edinmedir. Salt bilgi amaçlı kitabı nasıl okumalı sorusunu çok az kişi sorar. Bilgi amaçlı okumalarda bilgi yüklü kitapları ezberlemeyi daha çok isteriz

Bilgi edinme amaçlı okuma yapan kişilerin sorunu kısmen: bu bilgiyi nasıl unutmam?, bilgileri nasıl ezberlerim? Evet, keşke okuduklarımızı kelimesi kelimesine ezberleyebilsek! Fakat önceliğimiz bilgilerin sadece “ne” olduğunu öğrenmek değil! Onları derinlemesine anlamak.

MontaIgne’ye göre; “Bilgi sahibi olma öncesinde acemice cehalet, bilgi sahibi olduktan sonra yerini uzmanca bir cahilliğe bırakır.”

Okuma eylemi bizim dünyayı algılayışımızı değiştirdiği ölçüde yararlıdır. Bir konu hakkında anlayış kazandırma, anlama imkanı sunma bir kitabın en önemli başarısıdır. Bu tarz kitap bilgiyi anlamamızı sağlar. Bilgi sadece artık sadece “ne” değildir? Neden o şekilde? O şekilde olması neleri etkiler? Bunu öğretmeyi amaçlar.

Salt bilgi hatırlanan şeydir. Hatırlanan şeyi açıklamak ise bilgi hakkında anlayış kazanmakla mümkün olur. Bilgi: Dünya, yuvarlaktır. Anlayış: Dünyanın, yuvarlak olması, düz olduğunu iddia eden çeşitli inançların sorgulanmasına neden olmuştur.

Anlayış kazanma amaçlı kitapta bilgi yoktur demiyoruz. Anlayış kazanmanın ön koşulu bilgiyi almaktır. Aldığımız bilgiyi açıklarsak onun hakkında anlayışa sahibiz demektir. Platon’un mağara alegorisini duyduğunuzu varsayarak (Sorgulayıcı bir video için tıklayın); Mağaradaki gölgeleri bilgi ise onların gölge olduğunu açıklamak da gölgenin ne olduğu konusunda anlayış demek. Bilgi için kitap okuyan ezberleme yapmaya çalışır; anlayış için okuma yapan ise öğrenme süreci içindedir. Dünyanın herhangi bir yerinden bu makaleyi okuyorsunuz ve anlayış kazanmaya çalışıyorsunuz.

Tekrara düşsek de Ebbinghaus’u dinleyip öğrendiklerimizi temize geçelim. Kitap okumak için önce talepkar olmak gerekiyor. Talepkar olmanın ilk koşulu ise kitabı aktif şekilde, dikkat vererek okumak.  Kitap okuma düzeyleri de en az aktif okuma gerektiren amaçtan en aktif okumamız gerekene doğru eğlence, bilgi edinme ve anlayış kazanma amaçlı şeklinde. Hangi amaç için okuyoruz sorusun için “anlayış kazanma” cevabı üzerinde uzlaşabildiysek adevam ediyoruz…

“İnsanları iki şey değiştirir, biri tanıştığı insanlar, ikincisi de okuduğu kitaplar.”

Anonim

Okuma Düzeyleri

Adler ve Doren’in “kitapları nasıl okumalı ” sorusuna en detaylı cevabı verdiği bölümdeyiz. Yazarlar, okuma düzeyini dört gruba ayırıyor. Bunlar;

  • Başlangıç okuması
  • İnceleyici okuma
  • Analitik okuma
  • Sintopik okumadır.

Bu makalede analitik okuma ve sintopik okuma düzeyi üzerinde duracağız. Bu okuma düzeylerinin birbiri ile ilişkisiz olduğu anlamına gelmiyor. Bilakis, hepsi bir şekilde bağlantılı.  Başlangıç düzeyini başarmadan analitik ya da sintopik okuma düzeyine erişilemiyor.

Bazı kitaplar tadımlık, bazılar yutulmak ve çok azı da çiğnenip sindirilmek içindir. Francis Bacon

Başlangıç Düzeyi

Başlangıç düzeyi adı gibi “okumaya başlamayı” ifade ediyor. Okumanın en alt düzeyi. Birinci sınıfta fiş dosyasına kestiğimi harfleri yan yana getirir “kelimeler” oluşturmaya çalışırdık. Harfleri tanıma ve kelimeleri oluşturma düzeyidir. Cin Ali ve Fil Berberi okuyabilmek. İşte başlangıç düzeyi okuması. Başlangıç düzeyi okuyan kişinin harfleri, kelimeleri ve kelimelerin anlamlarını anlayabildiği okumak.

  • “Işık, ılık süt iç.” Işık’ın bir kız çocuğu, ılığın sıcak ve soğuk arasında sıcaklığa denk geldiğini, sütün hayvansal sıvı gıda olduğunu anlamak yeterli.

İnceleyici Okuma

İnceleyici okuma, kitap üzerinde sistemli şekilde göz gezdirme sanatıdır. İnceleyici okuma üstün körü, kavramlara çok dalmadan, neyi okuduğunu bilmek için yapılır. Atlaya atlaya, başlıklara ve içeriğe hızlıca göz atarak, yazarın ne söylediğini anlamaya çalışırız  Burada amaç kısıtlı zaman içinde maksimum bilgiyi elde etmektir.

Profesör, size ekonomik büyüme üzerine spesifik bir araştırma ödevi verdi. Diğer kampüsteki kütüphaneden de sadece bir kitap ödünç alabiliyorsunuz. İktisat raflarında büyüme ile ilgili onlarca kitap var. Hangi kitabı almalısınız? Bunu nasıl belirlersiniz? Zamanınız kısıtlı ama işinize en yarayan kitabı da seçmelisiniz. İnceleyici okuma işinizi görebilir.

İnceleyici okuma, kitaptaki kavramların derinliği değil de kitapta hangi kavramların işlendiğini anlamayı sağlar. Dört dörtlük bir inceleyici okuma iki aşamadan oluşur;

  • Sistematik tarama ve Ön okuma
  • Yüzeysel okuma
Sistematik tarama ve ön okuma

Kitabı elimize aldık. Kitabın içindeki kavramlara bakmadan önce kitabın bize açık şekilde verdiği bilgileri almaya çalışmalı. Sistematik taramayı ve ön okumayı nasıl yapabiliriz?

  1. Kitabın ilk sayfasına bakın. Başlık ve ön sözü okumak oldukça işe yarayabilir. Kitaba şu soruyu sorabilirsiniz;”Kitap ne hakkında.” Eski kitapların başlığı okuyucuya çok fazla şey anlatıyordu. Maalesef süslü başlıklar arttı. (Mesela Carl Sagan’ın beynin evrimi üzerine Cennetin Ejderleri olarak Türkçeye çevrilen kitabın başlığı/kitap kapağı fantastik roman gibi gelir. Neyse ki kitabın adının devamı “İnsan Zekasının Evrimi Üzerine Düşünceler” ki kitabın ne hakkında olduğu konusunda büyük ipucu veriyor). Başlık gibi Ön sözü okumak da yazarın kitabı neden yazdığı, soruları ve cevapları konusunda büyük bir ipucu verir.
  2. İçindekilere bakın. İyi bir yazar, editör ve yayın evinden çıkan bir kitapta İçindekiler, kitabın iskeletini verir. Bölüm başlıkları problemler ve savlar konusunda ipuçları içerir.
  3. Dizini tarayın. Birçok bilgi ve anlayış sağlayan kitabın sonun dizin kısmı bulunur. Aranılan kavramların dizinde – geçip geçmediği, geçiyorsa kaç kere geçtiği iyi bir fikir verecektir.
  4. Yayıncı tanıtımını okuyun.
  5. İçindekileri bitirdikten sonra ana bölüm başlıklarından sonra varsa bölüm başındaki ya da sonundaki özetleri okuyun.
  6. Yazarın ilgilendiği sav konusunda var olan paragrafları sayfaları çevirerek okuyun. Bölüm sonları ya da kitap sonundaki son söz kısmı genellikle yazarın savlarını/fikirlerini özetlediği yerdir.
  7. Kitap yorumlarını/incelemelerini okuyun. Tüketim çağında müşteri yorumları en önemli bilgilerden biri. Kitap satan internet sitelerinde kitap ile ilgili yorumları okuyun. Çok açıklayıcı yorumlara denk gelebilirsiniz. Kitap kurtlarını bir araya getiren 1000kitap.com sitesinde de arama yapabilirsiniz. Kitap çeviri bir kitap ise Goodreads sitesine ya da Amazon.com’a da göz atın.  (Bu makaleyi yazarken “How to Read a Book” kitabını puanlayan 17.000 kişi vardı. 1800 kişi de kitap hakkında inceleme yazmış.)
Yüzeysel okuma

Kitabı sistemli şekilde taradınız. Kitabı bulduğunuzu düşünüyorsun.Belki aradığınızın kitapta olup olmadığını tam olarak anlamadınız. Yüzeysel okuma yardımcı olur. Yüzeysel okuma; anlaşılmayan kavramlara takılmadan atlayarak yapılan okumadır. Anlamadığımız şeylerin üzerinde durmak bizi yavaşlatır. Yavaşlatan şeyler, kitaba devam etmeyi önler. Kısaca sözlüğe bakmanın, Google üzerinde araştırma yapmanın zamanı değil. Eğer kitabın ne hakkında olduğunu, neler içerdiğini öğrenmek istiyorsak kavramların üzerinde düşünme işlemini sonraya bırakmalı.  Sizi yavaşlatan şeylerin üstünden atlayarak okumaya devam edin. Yüzeysel okuma yaparken anlamadığınız; önemli bulduğunuz kelimeleri, cümleleri ve paragrafları mutlaka işaretleyin! Kitabın köşesine notlar da alabilirsiniz. 

Kavramlara takılmak; “Ağaçlara bakarken ormanın güzelliğini görmenizi engellemesin.”

Hızlı okuma ile yüzeysel okuma birbiri ile karıştırılır. İnsan gözü hareket ettikçe göremez. Neyin ne olduğunu ancak durduğunda görebilir. Hızlı okuma kursları gözünüz durduğunda tek seferde daha fazla kelime ve cümle görebilsin diye tavsiyeler verir. Çok daha fazla sayıda kelime ve cümleyi tek seferde görebilirsiniz. Peki, ne anlarsınız? Hızlı okuma tekniği hızlı görmenizi ve hızlı okumanızı sağlar; hızlı kavramanızı sağlamaz! Derdimiz okuduğumuz şeyin bize bir şey katsın, bize anlayış kazandırsın. Bu yüzden sorunumuz hızlı okuma sorunu değil.

Süre kaygısı ve okuma hızı birleşince aklıma Hızlı Okuma Tekniği egzersiz kitabı geliyor. ALES sınavını bilirsiniz. Akademik hayata giriş için gerekli sınavlarından biri. ALES’te sınav süresi diğer sınavlara göre çok önemli. Sorular çok zor değildir. Fakat mantık soruları, Türkçe’deki uzun paragraflar anlayış kazanacak şekilde okunma ister. Çok süre kaybedersiniz. 2012 yılında Güz dönemi ALES’te 150 soruyu 180 dakika içinde çözmemiz beklenen sınava kendimi demek için girdim. Çok yüksek bir puan olmasa da çalışmadan 82 aldım. Puan bana bir özgüven verdi. O özgüvenle ikinci sınavda sınav süresini ayarlarsam benden iyisi yok dedim. Gelsin 90 puan.  Konu çalışmanın yanı sıra Türkçe soruları daha hızlı okumak/çözmek için “Hızlı okumayı öğrenmeliyim dedim. Anadolu Üniversitesi kütüphanesinden iki tane Hızlı Okuma Tekniğini geliştirme kitabını ödünç aldım. Kitapları da okudum. Egzersizleri de olabildiğince yaptım. Fakat, sonraki ilk ALES’te kendimi her Türkçe paragraf sorusunu iki defa okurken buldum. Hızlı okuma anlayışıma çok zarar vermişti. Çok zaman kaybettim. Sınav sonucu tabi ki büyük bir hayal kırıklığı oldu. 🙂

Repetitio est mater studiorum. (Tekrar öğrenimin anasıdır). Herhangi önemli bir kitap ilk okunmasının ardından hiç vakit kaybedilmeden bir kez daha okunmalıdır. Zira öncelikle kitabın muhtevası bütünü itibariyle ikinci kez okunduğunda kavranılır ve başlangıç ancak son bilindiğinde gerçekten anlaşılır.” Arthur Schopenhauer

Analitik Okuma

Bir kitabı derinlemesine okuma düzeyine geldik. Analitik okuma, kişinin belirsiz bir zaman dilimi içinde anlayış kazanma için yaptığı okuma. Alelade bir kitaba uygulamayın. Her kitap analitik okumayı hak etmez. Francis Bacon’un da söylediği gibi; “Bazı kitaplar tadımlık, bazılar yutulmak ve çok azı da çiğnenip sindirilmek içindir.” O yüzden sindirilmesi gereken kitaplara uygulayın.  Burada amaç, kitabı derinlemesine “anlamak” , “anlayış kazanmak” olduğu için zaman kaygısı ikinci planda kalıyor. Makalenin de ana amacı okuyucuya “analitik okuma” becerisi kazandırarak, kitap okumaktan aldığı verimi maksimize etmek (yazdıkları içinde maksimizasyon kelimesi kullanmayan iktisatçının makalesi yarımdır derler). Burada analitik okumayı kendi başına bir başlık olarak ele aldım. Yazarların vermek istediğine ufak eklemeler yaparak sizinle paylaşmaya çalıştım. (Kitabı okuduktan sonra onların, bu makaleyi okusalardı beni kendi yöntemlerim ile anlatma konusunda yönlendireceklerinden eminim. Nedenini kitabı okuyunca anlarsınız) Adler’e göre analitik okuma 3 aşama, her aşamada da okuyucunun çeşitli sorulara cevap aradığı toplamda 15 sorudan oluşuyor.

Tanıma Aşaması: Kitabın Yapısını Çıkarma

Kitabın ne hakkında olduğunu anlayıp, onu ait olduğu yere koymaya çalışıyoruz. Adler’e göre inceleyici okuma düzeyini bilmek kitabın ne hakkında olduğu konusunda oldukça yarar sağlar. Analitik okumada zaman sınırımız yok. İnceleyici okumanın yanı sıra yazar ve kitap hakkında  araştırmalar bize fayda sağlayabilir. Yazar kimdir? varsa kısa biyografisini okuyun. Wikipedia’ya bakabilirsiniz. Ulaşabiliyorsanız diğer yayınları ve CV’sine göz atmak kitap hakkında ipuçları sağlayabilir. İnceleyici okumada tavsiye ettiğim Goodreads veya kitap sitelerindeki yorumları okumaktan daha fazla zaman alsa da kitabı aktif okuma konusunda motivasyon sağlar.

Kural 1:  Kitapları türü ve konu başlığına göre sınıflandırın.

Kitabın ne hakkında olduğunu öğrenmek için önce kitabı ne olduğunu sorguluyoruz. Bu kitap ne kitabı? Kitabı bir kütüphanede hangi tür kitapların arasına koyabilirim?

Peki kitabı sınıflandıralım. Ama sınıflandırmayı neye göre yapacağız?  İnternet kitapçılarının web sayfasına girip, aradığınız kitapları kategorilerin içinde hiç aramaya çalıştınız mı?  Kaybolursunuz. Kitaplar İstanbulkitapcisi.com sitesinde 26 , Amazon Türkiye’de  29 ve Kitapyurdu’nda 32 farklı kategoriye ayrılmış. Bu kadar kitap türü olduğunu bilmiyordum. Biz burada sınıflandırmayı daha basit sorulara cevap vererek yapacağız.

  • Birinci Soru: a) Kitap kurgu mu?   b) Kurgu dışı mı?

Anlayış kazanmak istediğimiz ve analitik düzeyde okunacak kitap, kurgu dışıdır.

  • İkinci Soru: 1) Kitap açıklayıcı mı?   2) Kitap Bilgi verici mi?

Kitabı okuduğumuzda anlayış kazanmak istiyorsak sadece bilgi veren değil, o bilgilere dayanarak bize bir şeyler aktarmaya çalışan “açıklayıcı kitaplardan” bahsediyoruzdur. Açıklayıcı kitapları ise üçe ayırırız; Tarih, felsefe, bilim ve matematik.

Tarih kitapları olayları kronolojik şekilde veren kitaplardır. Bilim ve felsefe ise birbirinden çok ayıramayacağımız iki tür. Burada ufak sorulara cevap vererek bilim kitabı mı felsefe mi sorusuna yanıt bulabiliriz.

Bilim kitapları daha çok gözlem ve veriye dayanır. Ayrıca gündelik yaşantımızda yer alan rutinlerden farklı sorulara cevap veriyorsa bilimseldir.  Charles Darwin’in Türlerin kökeni kitabı. Darwin’in doğal seçilim kuramı, rutinlerimiz içinde düşünüp ulaşacağımız bir şey değil.  Gözleme dayalı.

Felsefe kitapları daha çok masa başında düşünüp ulaşılabilecek, gündelik yaşamın içindeki sorunlarımız üzerine. Bilgi nedir? Gerçek bilgiye nasıl ulaşırız? Devlet neden ortaya çıkmıştır?

Tür ve sınıflandırma yaparken kitabın pratik mi teorik mi olduğunu da cevaplamak işimizi kolaylaştıracak. Peki kitabı nasıl ayıracağız?

  • Üçüncü Soru: 1) Kitap pratik bir kitap mı?   2) Kitap kuramsal/teorik bir kitap mı?

Pratik kitap, okuyana neyi, nasıl yapması konusunda yol gösterendir. Eyleme dayalı kitaplardan oluşur. Ekonomi, siyaset, ahlak, mühendislik kitapları genellikle pratiktir.

Kuramsal kitaplar, diğer kitaplara göre daha fazla bilgi içerir. Durumun ne olduğunu anlatır.  Tarih, felsefe, bilim ve matematik kitapları genellikle bu gruba girer.

Şu adımları uygularsanız kitabın türüne cevap bulabilmeniz için pratik yöntemler;

  • Başlığa bakın.
  • İçindekilere göz gezdirin.
  • Önsöz ve Sonsöz varsa okuyun.

Halen anlayamadıysanız;

  • Yazarın kurduğu cümlelerin yüklemleri nasıl bitiyor? -meli, -malı, yapın, edin, gibi şeyler ile bitiyorsa o kitap pratik kitaptır.

Daron Acemoğlu Ulusların Düşüşü kitabı türü ve sınıflandırmasını yapalım. Kitap kurgu dışı. Kitap tarihsel olaylara, güncel verilere dayanarak ekonomi ve kurumlar arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışıyor. O yüzden Açıklayıcı. Ekonominin gelişmesi için kurumların gelişmesi gerektiğini ileri sürüyor. Ne yapılması gerektiğini söylediği için de Pratik.

Kural 2: Kitap tam olarak ne hakkında sorusunu bir veya birkaç cümle ile anlatın.

Kitabın bütününü bir veya birkaç cümle ile anlattığımız paragraf oluşturuyoruz. Kitabın ana temasını hatırlamak için başlangıç noktamızı oluşturuyoruz. Bu cümle veya paragrafa baktığınızda bir bütünden parçalar hakkında ön fikir sahibi olmaya çalışın. Şu sorulara cevap vererek bunu yapabiliriz.

  • Kitabın ana fikri/teması nedir?
  • Yazar hangi soruya cevap arıyor?
  • Konu başlığı ne hakkında?

Mesela Daron Acemoğlu Ulusların Düşüşü kitabı hakkında: “Yazar, kurumlar ve ekonomik performans arasında ilişki olup olmadığı sorusuna yanıt arıyor. Dışlayıcı kurumların ve kapsayıcı kurumların ekonomiyi nasıl etkileyebileceğini tarihi ve güncel örnekler üzerinden ele alıyor.

Kural 3: Kitabın ana bölümlerini, alt bölümlerini, kitabın bütünü ile ilişkini görebileceğiniz şekilde ortaya koyan bir taslak çıkarın.

Bir kitap, bir ev gibidir.Pek çok odası, farklı katlarda; değişik  ölçülerde ve biçimlerde, farklı manzaraları, farklı kullanım biçimleri olan bir yapıdır. Odalar kendi kısımları içine bağımsızdır. Her birinin kendi yapısı ve iç dekorasyonu vardır. Fakat bütünüyle bağımsız ve ayrı değildir. Birbirlerine mimarların “geçiş kalıbı” dedikleri, kapılar, kolonlar, koridorlar ve merdivenlerle bağlanırlar. Birbirlerine bağlı olduklarından her birinin yerine getirdiği kısmi işlev bütün evin kullanışlılığına katkıda bulunur. (Adler ve Doren)

Biz de kitabın bir ev olduğu analojisini devam ettirelim. Mimar, kullanım amacına göre evi planlar. Planlarını da detaylıca krokiye döker. O mimarı yazar ve krokiyi de içindekiler olarak düşünelim. Şimdi siz de evi görmeye gelen müşterisiniz. Evi gördükten sonra, eşinize, ailenize veya arkadaşınıza tarif edeceksiniz . Belki de bir kağıda evin krokisini kaba taslak çizmeye çalışacaksınız. İşte biz, kitabın içinde hızlıca dolaştıktan sonra o kitabın krokisini kendi ifadelerimizle oluşturmaya çalışıyoruz. Kitapta kaç oda var? Odalar, birbirleri ile ilişkili mi? Odanın kullanım amacı nedir? Kitabın ana bölümlerini, alt bölümlerini ve onların birbiri ile ilişkisini kendi ifadelerimizle ortaya koyacak bir taslak oluşturmalıyız. İyi yazılmış kitaplar, iyi şekilde tasarlanmıştır. Biz de kolay şekilde taslak oluşturabiliriz.

Deirdre N. McCloskey’in İktisadi Konular Hakkında Yazmak Kitabını baz alarak şöyle bir taslak oluşturmaya çalıştım;

İktisadi konular hakkında yazmak. Kitap üç ana bölümden oluşuyor. Birinci Bölüm: “paragraf nasıl yazılır”

  • 1a)
  • 1b)
  • 1c)

İkinci Bölüm: “Cümle nasıl yazılır ve noktalama işaretleri nasıl kullanılır. ”

  • 2a)
  • 2b)
  • 2c)

Üçüncü Bölüm: Uygun kelime seçimi nasıl olmalıdır.

  • 3a) Yazar, muğlak kelimelerden kaçınmalı
  • 3b)
  • 3c)

Okuyucu, parçalara bakıp bütünü, kendi ifadeleri ile yeniden kurgulamalı. Özellikle 2. ve 3. Kural okuyanı çok yormuyorsa güzel şekilde tasarlanmış demektir.

Kural 4: Yazarın problemi veya problemleri nelerdir bulun.

Biz neden bu kitabı ve yazarı okuyoruz. Bir konuyu derinlemesine anlamak için okuyoruz. Yazarın çözmeye çalıştığı, bize anlatmaya çalıştığı şeyler yazarın uğraştığı problemlerdir. Kitabın içinde yazarın sorduğu ve cevap vermeye çalıştığı cümleler kitabın problemleridir.

Problem: sözlükteki karşılığı ile çözülmesi, yanıtlanması veya düşünülmesi gereken durum, sorun. (TDK)

Kitabın kendisi üzerinden örnek vermek gerekirse, yazarların bazı problemleri;

  • Kitapları nasıl okumalıyız? (Ana problem)
  • Okumanın çeşitleri var mıdır? (Yan problem)
  • Hızlı okuma işe yarar mı? (Yan problem)
  • Anlayış kazanma için neler yapılmalıdır? (Yan problem)
  • Kitaplar, türlerine göre nasıl okunmalı?(Yan problem)
  • Kitapları okurken yardımcı araçlar kullanmalı mı? Kullanılacaksa bunlar neler olmalı?(Yan problem)

Yazar ve kitap hakkında ön araştırma, sistematik tarama ve ön tarama, son olarak da baştan sona bir yüzeysel okuma dört kuralı uygulamamız için yeterli. Kitabın yapısal hatlarını ortaya çıkardık. Yazarın problemlerinin ne olduğunu öğrendik. dolayısı ile kitabın ne hakkında olduğunu biliyoruz.

Yorumlama Aşaması: Şeytan Ayrıntıda Gizli

Kitabı yorumluyoruz. Birinci aşama ile kitabın yapısal hatlarını ortaya çıkarıp, ne hakkında olduğunu öğrendik. Biri sorduğunda kitabın ne hakkında olduğunu anlatabiliriz. Kitabı derinlemesine tartışmak için derinliklere inme sırası geldi. Unutmayalım “Şeytan ayrıntıda gizlidir! Bu yüzden ikinci aşamada ayrıntılar ile ilgilenmeye başlıyoruz.  Kitap bize ne söylüyor? Ayrıntılarda ne söyleniyor? Nasıl söyleniyor? sorularına yanıt arıyoruz.

  • Yazarın önermeleri neler?
  • Savları nedir?
  • Problemlere getirdiği çözümler nedir?

Kural 5: Önemli kelimeleri bulun. Yazarın kavramları ile uzlaşın.

Kelime: anlamlı ses

Kavram: Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımı, mefhum, fehva, konsept, nosyon.

 

Kitap kelimelerden oluşur. En kolay başlangıç okumasından en zor sintopik okumaya kadar herkes kelimeleri okuyabilir. Fakat kavramlar, daha derin şeylerdir. Adler’e göre; “kavram, okunduktan sonra yazar ve okuyucu arasında muğlaklığı kalmamış kelimedir. ” O yüzden yazara/konunun içeriğine göre kavramların ne ifade ettiği üzerine yazarla uzlaşmak gerekiyor. Yazar bir kavramı, aynı anlamı veren farklı kelimelerle de anlatır. (Deirdre N. McCloskey buna zarif çeşitlilik diyor. Closkey’e göre bu yola çok başvurmamalı.) Yazar bazen birçok kavramı da tek kelime ile ifade etmeye çalışabilir.

Kurum:

  • Bacalarda biriken kalın is.
  • Evlilik, aile, ortaklık, mülkiyet gibi köklü bir yapıyı içeren, genellikle devletle ilişkisi olan yapı veya birlik, müessese:
  • Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı, büyüklenme, gösteriş, azamet, tekebbür (TDK)

Daron Acemoğlu, Ulusların Düşüşü kitabında “kurum, kurumlar, kurumsallık” kelimelerini sıklıkla kullanır. Türk Dil Kurumuna göre “kurum” kelimesinin üç farklı anlamı var. Kurumsal iktisadı bilmeyen sıradan bir vatandaş için “kurum” kelimesi sosyal güvenlik kurumu, adliye vb. bina ile temsil edilen somut şeyleri getirebilir. Haklısınız, onlar da kurum. Fakat, Acemoğlu kurum kelimesini kullanırken; “bir ülkede örf,adet, gelenek, görenek sözlü ve yazılı kuralların tümünü anlatmaya çalışıyor. Bunlarda da özellikle hukukun üstünlüğü, politik ve sivil özgürlük benzeri şeyleri vurguluyor. ” Ulusların Düşüşü kitabını okurken Acemoğlu ve Robinson’un “kurum” kavramı üzerinde uzlaşmak, onların neyi kastettiğini bilmek gerekmekte. 

Anahtar kelimeleri nasıl bulabiliriz?

  • Okurken anlamakta zorlandığımız kelimeler, önemli kelimeler olabilir. Yazar, bu kelime ile ne demek istiyor? diyorsanız o kelime muhtemelen önemlidir
  • Teknik kelimeler. (marjinal fayda, beklenen fayda, teknik ikame oranı, bulaş vb.)
  • Yazarın özel değer atfettiği kelimeler. Yazar özellikle görmenizi istediği kelimeleri “tırnak içinde ” gösterir ya da italik şekilde yazar.

Kavramları anlamak için önce önemli kelimeyi tespit edin. Sonra da paragrafa, paragrafın olduğu bölüme ve yazara göre “kavramı” anlamaya çalışın. Yazarın “söz dağarcığı” ile “terminolojisine” dikkat edin. Kurum kelimesi söz dağarcığının bir parçasıdır. Acemoğlu kullanınca amacı farklıdır Kısaca kelimenin kullanıldığı alanı unutmayın.

Kural 6: Önemli cümlelerin altını çizin. Cümlelerin içerdiği önermeleri ortaya çıkarın.

Kitabın önermelerini ortaya koyun. Kitapta yer alan cümle ve paragraflar, gramer; önermeler ve savlar ise mantıksal birimdir. Her cümle önemlidir ama bazı cümleler daha önemlidir. Yazar, kitap boyunca her cümlede önerme, sav barındırmaz. Bazı cümleler önemli bir önerme cümlesine örnek vermek içindir. Bazıları bilgi verir. Özellikle önermeleri anlamak kitabı anlamak konusu kadar önemli olabilir. Adorno’nun Minima Moralia kitabında altını çizdiğim bir söz gelir aklıma; “Yanlış hayat, doğru yaşanmaz.” der.

Önerme: Kabul edilmesi için öne sürülen düşünce, teklif. (TDK) Önermeler sorulara verilen cevaplardır. Bilgi veya görüş bildirir.

 

Önemli cümleleri nasıl anlarız?

  • Daha zor anlaşılan cümleler olabilir.
  • Yazar cümlelerin altını çizmiş, italik yazmış olabilir.
  • “Önemli”  kelimelerin, “kavramların” bulunduğu cümleler olabilir. (hatta önemli diye çizdiğiniz kelimelerin bulunduğu cümlelerin çoğu)
  • Ardıllık içeren cümleler olabilir. (X olayı olduğu için Y olayı oldu. X ve Y olayının olması da Z’yi meydana getirdi.) Savlar okuyan kişiyi düşündürdüğü için duraklatabilir. Neden, sonuç; eğer öyleyse ….. o zaman böyle ….. gibi savların yer aldığı cümleler.

Önermeleri nasıl ortaya çıkarabiliriz?

Cümleleri bulduk. Şimdi onların içindeki önermeleri ortaya çıkarma zamanı geldi. Önermeleri bulup çıkardığınızda, cümlenin ne demek istediğini tamamen anlamışsınızdır. Peki, önermeyi ortaya çıkardığımızı nasıl anlarız? Önce önermeyi tam olarak anlayıp anlamadığımızı bilelim. Yazarın kurduğu cümleyi, anlamını bozmayacak şekilde kendi kelimelerimizle yeniden kurabiliyorsak önermeyi anlaşmışız demektir. Adler’e göre; “Önermeyi, yazarın kullandığı cümle ile ifade ediyorsak; yazarın önermesini, düşüncesini değil de kelimeleri öğrenmişizdir.”

  • Yazarın Önermesi: “gerçek olanın dışında hiçbir şey hareket etmez.”
  • Önerme 1: “eğer bir şey gerçek değilse, hiçbir şey yapamaz
  • Önerme 2: “sadece gerçek olan şeyler, hareket edebilir.”

Kural 7: Önemli savların bulunduğu paragrafları bulun. Yoksa da siz savları bir araya getirip paragraf oluşturun.

Önerme nedir ve sav nedir? Kavramlar üzerinde uzlaşmanın önemli olduğundan bahsettik. Maalesef Türkçe’de dikkat etmedik mi her şey her şeyin yerine kullanılıyor. Mesela hem önermenin hem de savın ingilizce çeviri karşılıklarından biri “thesis”,”tez” kelimesi. Kavramlar üzerinde uzlaşmamız lazım.

Önerme: Doğru ya da yanlış olabilen bilgi, görüş içeren (bir) cümle. Su 100 derecede kaynar. 

Sav: (En az iki) önerme cümlesinden oluşan ve cümlelerden en azından birinin önerme hakkında sonuç bildirdiği cümleler birliğidir. (1) Su sadece deniz seviyesinde, (2) 100 dereceye kaynar.

Sav: İleri sürülerek savunulan düşünce, iddia, dava: (TDK) Bazı cümlelerin, başka cümlelerin nedenlerini ortaya koyduğu ardı sıra gelen önermeler.

 

Sav, karmaşık uzun bir cümle içinde cümlecikler şeklinde de olabilir; birbiri ardına gelen cümle dizileri şeklinde de olabilir. Sav, bir paragrafın içinde de olabilir. Birkaç paragrafta da anlatılabilir.

Savları nasıl ortaya çıkartabiliriz?

  • Altıncı kuralda önemli cümlelerin altını çizdik.  Sonra önermeleri bulduk. Şimdi önermeleri kullanarak savı oluşturabiliriz. (Bazı yazarlar bölüm sonlarında savlarını özetler. Kuralı sizin yerinize yerine getirir.) Yazar çeşitli önermeler ile bize ileri sürdüğü görüşü anlatır. Onu kabul ettirmeye çalışır. Bu süreç içinde neden ve sonuç ilişkisi içeren cümleler verir.
  • Farklı paragraflarda olan önermeler birbiri ile ilişkili ise ilişkinin başladığı yerden itibaren cümlelere numara verin. Bu önermeleri bir araya getirip sav içeren paragrafları oluşturun
  • Yazar ilk olarak bir varsayımda bulunur. Daha sonra o varsayımın gerekçelerini ortaya koymaya çalışır.

İyi bir demokrasi, gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkelerin düzeyine ulaşması için gereklidir. Demokrasi ülkedeki özgürlük ortamını garanti ederek, belirsizliği azaltır; insanların kendi faydalarını ençoklamalarına yardım eder.  

Kelime ve cümle gramatik,  önerme ve savlar ise mantıksal birimdir. Kitabın gramerini değil, mantığını anlamak istediğimiz için önermeleri, savları bulmaya ihtiyacımız var.

Kural 8: Yazar problemleri çözdü mü? Hangilerini çözemedi? Çözmediğinin farkında mı?

Kitaptaki problemleri zaten bulmuştuk. Peki! yazar okuyucuya verdiği sözde durdu mu?

  • Problemleri çözebildi mi?
  • Problemleri çözerken yeni problemler mi üretti?
  • Problemleri çözemediyse bunun farkında mı? Yeni ürettiği problemleri gördü mü?

“Alp Er Tunga öldü mü
Issız acun kaldı mı
Felek öcün aldı mı
Şimdi yürek yırtılur”

“Okurken bir başka kimse bizim için düşünür: Biz sadece onun zihin sürecini takip etmekle yetiniriz. Nasıl ki yazmayı öğrenirken talebe öğretmen tarafından kalemle çizilmiş çizgileri takip eder: Okurken de tıpkı bunun gibidir; düşünme işinin büyük bölümü zaten bizim için bitirilmiştir. Bunun içindir ki kendi düşüncelerimizle meşgul olduktan sonra elimize bir kitap almak her zaman bizi bir parça rahatlatır. fakat okurken zihnimiz aslında başka birisinin düşüncelerinin oyun alanından başka bir şey değildir; ve sonunda onlar bizden ayrılır, geriye kalan nedir?”

Arthur Schopenhauer

Birinci aşamada kitabın yapısal hatlarını ortaya çıkararak ne hakkında olduğunu öğrendik. İkinci aşamada da kitabı yorumlayacak şeyleri elde ettik. İyi yazılmış bir kitap iki aşamada da bizi yormaz. Adler’e göre; ” Bir kitabı okumak bir çeşit sohbettir. Önce yazar anlatır, örnek verir, okuyucuyu ikna etmeye çalışır. Sonra okuyucu; beni ikna ettin; gözlerimi açtın ya da seninle hemfikir değilim der. ” Demelidir! Okuma eylemi kitap bittiğinde değil!  Eleştirisi ve değerlendirmesi yaptığında biter.

Eleştirme Aşaması: Katılmak ya da Katılmamak

Kitabı entellektüel şekilde eleştiriyoruz. Kitapta yazılanlar doğru mu? Gerçek mi? Cevabınız “ama-sız” evet ise yazarın fikirlerine katılıyorsunuz. Sorun kalmıyor. Peki ya “ama-larımız” varsa? Tabi ki sövmüyoruz. Eleştirmeye başlıyoruz.

Ne karşı çıkmak ve çürütmek,; ne inanmak ve dikkate almak; ve de ne de bir konuşma ya da söyleşi yapmak için değil kafa yormak ve düşünmek için okuyun. Francis Bacon

Adler’e göre; “En çok şey öğrenen okur, kitabı en çok eleştiren okurdur.” Şimdi sorunumu kitaba katılmıyorsak bunun sebeplerini ortaya dökmek. İlk üç maddede eleştirmek için önce kendimize sorular soruyoruz. Eleştiriyi neden? nasıl? yaptığımızın farkında mıyız? Kitabı tam olarak anladık mı? Yanlışımıza rağmen, yanlışımızda mı diretiyoruz? Aslında dedikleri doğru da yazarın tipi mi hoşumuza gitmedi?

Kural 9: Yazara katılmak veya eleştirmek için önce onu tam anlamış olun

Kitabı okuduktan sonra kitap ile ilgili üç görüşümüz olabilir;

  • Ben de öyle düşünüyorum.
  • Hayır! Ben öyle düşünmüyorum.
  • Kararımı sonra vereceğim

Okuduğunuz kitap hakkında bir makale okurken ya da kitabı okumuş başka biri ile tartıştığınızda hiç “Aaa. Ben kitabın bunu anlattığını düşünmemiştim! Kitapta bundan da mı bahsetmişti?” gibi tepkiler verdiniz mi? Verdiyseniz sorunumuz tam olarak bu. Kitabı tam anlamadan ona katılmak veya eleştirmek.

Kitaptaki kavramlar üzerine uzlaştık mı? Acemoğlu “kapsayıcı kurumlar” dediğinde Çocuk Esirgeme Kurumu mu aklımıza geldi?

Anlamadan hemfikir olmak, anlamsızdır.

Anlamadan katılmak ise küstahlık.

Kural 10: Yazarla fikirleri tartışın ama kavga etmeyin.

Zıt fikirlere sahip olduğunuz bir yazarın kitabını hiç okudunuz mu? Amacınız bir şey öğrenmek miydi yoksa onunla aynı düşünmediğiniz için ne kadar haklı olduğunuzu kendinize ispatlamak mı istediniz?

Analitik okuma yaparken amacımız “anlayış kazanma” ; “tartışmayı kazanma” değil! Kitabı okumaya başlamadan önce bildiklerimizin yanlış olabileceğini kabul etmeli. Aksi halde bildiklerimizin yanlış olduğunu gösterebilen bir kitap bize yenilme hissi yaşatır. Yenilme hissi, intikam duygusunu körükler; intikam da anlayışımızı kör edebilir. Kavga etmiyoruz. Tartışıyoruz.

Kural 11: Görüş ayrılıkları çözülebilir.

Görüş ayrılığı öğrenmek için fırsatlar yaratır. Gerçek bilgilere dayanan savlar söz konusu iken; yazar ile görüş ayrılığını genellikle kavramlar üzerinde uzlaşı sağlamadığımız için yaşarız. Bazen farkına varmadan yazarın gerçek bilgiye dayanmayan kişisel görüşleri üzerinde görüş ayrılığı yaşıyor olabiliriz.

Yazarı güzelce okuduk. Onu tam anladığımızdan eminken görüş ayrılığı yaşıyorsak; o zaman gerçek bilgi ile salt görüşü birbirinden ayırarak görüş ayrılığının tam olarak nedenini nedir? Bulmalıyız. Kişisel görüşler üzerinde uzlaşamamak normal; gerçek bilgiler üzerine görüş ayrılığı ise problemdir.

Eleştirdiğimiz şeyin bilgiye dayalı mi yazarın kendi görüşü mü olduğunu birbirinden ayırabilmeliyiz. Tekrar altını çizmemiz lazım. Bunu başarılı şekilde uygulamanın ilk kuralı kitabı tam olarak anlamak.  Tabi bilgi dediğimizde yazarın totoloji yapmadığını da kabul ediyoruz.

Totoloji: Kendinden geçerli, kendini doğrulayan önerme (TDK)

 

Kişisel görüşe dayanmayan görüş ayrılıkları üzerinde uzlaşılabilir. Ya kavramları yanlış anladığımız için kavramlarda uzlaşır biz yazara gideriz ya da yazarın görüşü hatalıdır; o zaman görüş ayrılıklarını nedenleri ile ortaya koymamız gerekir.

“Her iyi fakat görüş ayrılığına düştüğünüz kitap entellektüel şekilde eleştirilmeyi hakkeder.”

Ön yargılarımız

İnsan, sınırlı rasyonel bir hayvan olarak birçok bilişsel ve duygusal yanlılığa sahip. (Şiddetli tavsiye: Daniel Kahneman – Hızlı ve Yavaş Düşünme) Yazarın savları üzerinde görüş birliğine varmak veya görüş ayrılığı yaşamak için önyargılar, yargılamaların farkında olmamız lazım. Ön yargılardan tamamen kurtulamasak da, etkisini azaltamaya çalışmak için birkaç şey yapabiliriz;

  1. Duygularınızı bilin: Kitabı okurken ne hissettiniz? Yazar yıllardır doğru olduğunu sandığınız bir şeyi çürüttü.Kendinizi kötü mü hissettiniz? Kötü hissettiğiniz için mi eleştiriyorsunuz?
  2. Ön yargılamalarınızın farkında olun: Yazarla farklı fikir dünyalarına aitsiniz diyelim. Size kendinizi anlamanız için ayrıca şu, şu kaynakları da okumanızı söyledi. Sadece gerçeğe ulaşmak ve “anlayış kazanma” için dediklerini dinler misiniz?
  3. Tarafsız kalmaya çalışın: Kitabı, hiç sevmediğiniz hocanız hediye etmiş gibi mi okuyorsunuz? Sempatik (sıcakkanlı) şekilde okuyun. (Buradaki sempatikliğin anlamı farklı olsa da hiç tanımadığınız ama elini sıktığında sıcaklık hissettiğimiz insana, eli soğuk insandan daha fazla güveniyormuşuz!)

Birinci ve ikinci aşamada yazarı sessizce dinledik. O konuştu, biz anlamaya çalıştık. Onu anlamak için yeterince çabaladığımız yönünde karar verdiğimizde de tamam dedik. Sonra durup düşündük. Acaba kitabı okuduğumuz sürece, yazara fikirlere katılırken veya görüş ayrılığı yaşarken, hastalıkta ve sağlıkta, kitap bitinceye değin dürüst davrandık mı? Yazar gerçekten haklı mı? Yoksa biz mi abarttık? Belki de küçümsedik? Kendimizi ufak bir sorguya çektikten sonra da yazara katılıyorsak görev tamam.

Peki, ön yargılardan da arınmış halde yazarın savlarına katılmıyor ve derin görüş ayrılıkları yaşıyorsa?

İyi okuyucu, iyi eleştirir. İyi eleştiri için de eleştiriyi nedenleri ile ortaya koymak lazım gelir. Yazara katılmıyorsak bunu onun yüzüne söylemeli. Ama ona ne diyeceğiz? Niye onun savlarına katılmıyoruz. Bunu iyice düşünmeliyiz. Hem bu düşünme süreci bizi kanaatlerimiz üzerine daha derin düşünmeye de sevk edecektir.

Acaba yazarın bilgisi mi eksikti? Belki, konu hakkındaki tartışmaları yeterince takip etmemiştir. Ya da bilgileri yanlıştır! Bilgilerinin yanlış olduğundan siz emin misiniz peki?  Bilgisine diyecek bir şey yok ama o bilgilerden o sonuçlar çıkmaz mı diyorsunuz. O halde belki yaptığı mantıksal yürütmeler yanlıştır. Evet yaz mevsiminde dondurma satan tezgah sayısı artar ama bunun denizde boğulan insan sayısı ile doğrudan ilgili olduğunu iddia edemeyiz. Korelasyon, nedensel ilişki anlamına gelmez!

Yazarın bilgisinde veya mantıksal yürütmesinde sorun yok. Ama büyük resmi de görememiş mi?

O kadar güzel bilgiler ve savlar mundar oldu ki. Yazarın analizi yetersiz kaldı. Sonraki ilk üç kural yazar ile görüş ayrılığına devam ediyorsak nedenlerini ortaya koymamız için cevap vermemiz gerekenler. Dördüncü kural da yazarın olayı ele alış şekline eleştirimiz.

  1. Bilgin eksik.
  2. Bilgin yanlış.
  3. Mantıksal temellendirme yanlış.
  4. Analizin yetersiz.

Kural 12: Eleştiriyorsunuz çünkü yazar bilgice yetersiz.

İnsanlık tarihi kadar eskiye gidiyor bilgisizliğimiz. Hem insan hem de insanlık olarak her yeni öğrendiğimiz şeyde bilgisizliğimizin farkına varıyoruz. Yazarı da bilgisi yetersiz olduğu için eleştirebilirsiniz. Kitabı yazarın bilgisi eksik diye mi eleştiriyorsunuz? Hangi konuda yetersiz bilgisi var? Belki de yetersiz derken yeni şeyleri de öğreneceksiniz

Mesela Darwin zamanında evrimi doğal seçilim süreci içinde seçilenin tür olduğunu düşünüyordu. Genlerden dolayısı ile genler düzeyinde bir evrimsel süreçten bir haberdi. Türlerin kökenini okurken bilginin eksik olduğunu kabul edebiliriz. O döneme ait eksiklik kitabın değerine gölge düşürmez. Anakronik düşünmemek de gerekebilir.

Kural 13: Eleştiriyorsunuz çünkü yazarın bilgileri yanlış.

Kötü niyet taşımadığı sürece bir yazar, doğru bilgiyi en iyi şekilde kullanmaya çalışır. İyi bir yazar, yanlış bir şey aktarıyorsa, yanlış önerme ve savlara sahipse büyük ihtimalle bir şeyleri bilmiyordur. Konu hakkında yanlış bilgilenmek, bilgilenmemektir. Yazarı bilgisi yanlış diye eleştirdiniz.

Kural 14: Eleştiriyorsunuz çünkü yazar doğru bilgiden mantıksız çıkarımlarda bulunuyor.

Kitapta bulunan önermelere mantıksız demek, yazarın savlarını temellendirmede yanlış yol izlemiş olması ya da bilgice eksik/yanlış olması demektir.

Adler’e göre mantıksız çıkarımda bulunmanın iki sebebi olabilir;

  • Yazar yanlış sebep-sonuç ilişkisi kurmuştur.
  • Yazarın sebepleri doğru ama sonuçları hatalıdır.
On birinci kuralda her şeye rağmen görüş ayrılığı devam ediyorsa 12., 13., ve 14. kurallardan biri ile görüş ayrılığını temellendirmeden kitabı tam olarak tatmış, çiğnemiş, yutmuş ve sindirmiş sayılmayız. 12., 13., ve 14. kurallardan birini öne süremiyor isek o zaman yazarın dediklerine tamamen katılmalıyız.

Kural 15: Eleştiriyorsunuz çünkü yazarın analizleri eksik.

Kitaba başladınız, yazar çok önemli problemlerden ve çözümlerinden bahsediyor. Kitabın sonuna kadar ona problemleri etkili şekilde çözmesi için kredi verdiniz. Kitap bittiğinde yazarın problemlerin çoğunu çözemediğini, yan soruları görmediğini fark ettiniz. Yağ, un, şeker olmasına rağmen ortada helva yok . Elindeki malzemeyi iyi kullanmamış yazara, analizin eksik diyebiliriz.


Buraya kadar analitik okuma için gerekli olan üç aşamadan bahsettik. İlk aşamada dört kurala uyarak kitabın ne hakkında olduğu sorusuna yanıt aradık. Kitabın yapısını ortaya çıkarmaya çalıştık. İkinci aşamada da dört kurala vardı. Kurallara uyarak kitabın ayrıntılarında bizler için neler gizlediğini ortaya çıkarıyoruz.  Kitabı yorumlamaya çabalıyoruz.

İlk iki aşamada yazar konuştu. Biz kitabın yapısını ve yazarın yazdıklarını anlamaya, yorumlamaya çalıştık. Üçüncü aşamada iyi bir okur olarak söz sırası bize geldi. Nesnel şekilde kitabı eleştirmek için neler yapmalıyız? Yazarı neden eleştirdik? Sorulara cevap vermek için önce kendimizle sonra da yazarla tartışıyoruz.

Ek Tavsiyeler

Kitapları tartışın. Kitapları, kitapları okumuş başka insanlarla tartışma o kitap hakkındaki anlayışımızı pekiştirme imkanı sunar. Kitap kulüplerinde yüz yüze de yapabilirsiniz. Forum sitelerinde online olarak da yapabilirsiniz. Tartışma yazarın belki de hiç görmediğiniz savları hakkında da bilgi sahibi olmanızı sağlar.

Barika-i hakikat müsademe-i efkardan çıkar. (Gerçeğin ışığı fikirlerin çarpışmasından çıkar)

Kişisel Blogunuzda yazın. Bir deftere not alın. Yazma eylemi, düşünmeyi de tetikler. Anlayış kazandıklarınızı kişisel blogunuza ya da kağıt parçasına yazarken kavramları yeniden düşünürsünüz. Düşünme de derinlere inme fırsatı sunar. Okuyucu olurken tüketirken artık üretme imkanı da bulursunuz. Medium.com, Blogspot, WordPress ile 5 dakikada ücretsiz blog hesabı açabilirsiniz. Kendi adınıza internet sitesi açmak eskisinden kolay.( Benim de bu yazıyı yazma motivasyonumun başında bu amaç geliyordu.) Söz uçar, yazı kalır!

Anlatın. Kitaptan kazandıklarınızı anlatın. Anlatırken de bildiklerinizi ve bilmediklerinizi sorgulama imkanı bulabilirsiniz. Hele ki iyi soru soran birisine anlatırsanız.

 

Sesli Kitaplar mı? Basılı Kitaplar mı? Bütün yazı boyunca anlayış kazanmak için aktif okuma yapmalısınız konusunu işledik. Sesli kitapları dinlerken okuyucu olarak pasif kalırsınız. Eğlenmek için sesli kitap dinleyebilirsiniz. Söz konusu anlayış kazanmak ise kesinlikle aktif şekilde basılı kitap okuyun.

E-kitap mı? Basılı Kitap mı? Kindle, Ipad tablet sahibiyim. Kendi kitaplığım da mevcut. kararsızlık yaratabilecek bir seçim. Kendilerine özgü avantajları mevcut. Kindle ve tablette de not alabilsem de kurgu kitapları Kindle’da, diğerlerini basılı halde okumayı tercih ederim. Kitap türüne, not alma alışkanlığınıza, bütçenize göre değişir.

Analitik okuma kurallarını kısa ve öz şekilde son defa tekrarlayalım

I. Aşama: Kitabın ne hakkında olduğunu bulabilmek için uyduğumuz kurallar. Karmaşık ilişkiler bizi kitabın yapısal hatlarını çıkarmaya zorlar.

  • Kural 1) Kitabı türüne, konusuna, amacına göre sınıflandır.
  • Kural 2) Az ve öz biçimde kitabın ne hakkında olduğunu ifade et.
  • Kural 3) Ana bölümleri, alt bölümleri birbirleri ile ilişkili şekilde ortaya koy. İskeletini çıkar.
  • Kural 4) Yazarın çözmeye çalıştığı problemleri sırala.

II. Aşama: Kitabı ayrıntıları gözden kaçırmadan yorumlamak için gereken kurallar. Dilin doğası, kavramların ve savların yorumlanmasını ister.

  • Kural 5) Önemli kelimeleri bul. Yazarın o kelimelerle ele aldığı kavramlarda uzlaş.
  • Kural 6) Önemli cümleleri bul. Cümlelerdeki önermeleri sapta.
  • Kural 7) Savları ortaya koy. Bariz değilse önemli cümleler, önermeleri ardıllığa dikkat ederek savlar oluşturacak şekilde birleştir.
  • Kural 8) Yazar 4. kuralda çözmeye çalıştığı problemleri çözdü mü, çözemediyse bunun farkında mı öğren.

III. Aşama: Kitabı nesnel şekilde eleştirme için gerekli kurallar. Bize ve yazara; kısaca insana özgü yanlılıklar, yanlışlar ve eksiklikler eleştiriyi gerekli kılar.

A) Nesnel bir eleştiri için gerekli ön şartlar

  • Kural 9) Yazarın kavram ve savlarını tam olarak anlamadan yazara katılıyorum ya da katılmıyorum demeyin
  • Kural 10) Kitapla/yazarla kavga ederek görüş ayrılığı yaşama. Gerçeklere ulaşmak, tartışmayı kazanmaktan önemli.
  • Kural 11) Eleştiriyi yazarın görüşüne mi, bilgiye mi getiriyorsunuz. Farkında olun.

B) Eleştiri olması durumunda eleştirinin niteliğini anlama

  • Kural 12) Yazarın bilgisi eksik mi? Eksik ise nerede eksik?
  • Kural 13) Yazarın bilgisi yanlış mı? Neyi yanlış biliyor?
  • Kural 14) Yazar mantık hatası mı yapıyor? Yapıyorsa nerede ve hangi konuda yapıyor?

Yazar ile görüş ayrılığı yaşıyorsanız 12,13 ve 14 numaralı kurallar bunu anlatıyor. Yazar ile görüş ayrılığı yaşamıyor ama bir şeylerin de eksik olduğunu düşünüyorsanız 15. kural bunun için.

  • Kural 15) Yazarın açıklaması, analizi eksik mi? Eksik ise eksik olan şey sizce ne?

Yazı yazmayı da seviyorsanız ve özellikle iktisadi konular hakkında yazıyorsanız, daha iyi nasıl yazarım? diye soruyorsanız aşağıdaki makaleyi sevebilirsiniz.

İktisadi Konular Hakkında Nasıl Yazılır?